Devir sosyal medya devri, malum. Herkes de sosyal medya uzmanı (SMU). Çok tartışıyoruz, konuşuyoruz bunları. Bir yanda SMU nedir, kimdir ve ne yapar tartışması var. Diğer yanda da sosyal medya kampanyası. Hepimiz de iyi mi, kötü mü değerlendiriyoruz bunları. Hani hepimiz SMU’yuz ya…

Kampanyalar sosyal medya sitelerinde tease (Türkçesi ne bunun?) ediliyor. Dijital lansmanlar yapılıyor. Facebook aplikasyonları, en çok like edene ödüller (oy vermekten like etmeye devrim nitelikli bir geçiş yaşadık), türlü çeşit atraksyonu var bu işin. Bunlardan biri de hediyeler, bedava ürünler.

Seçilmiş bazı sosyal medya kullanıcılarına, blog yazarlarına markalar dönem dönem ürün pakedi hediye ediyor. İş beleşçilikse, her şey muazzam. Blogumu yazarım, beleşimi kaparım. Daha ne olsun?..

Peki ya markaların amacı bu mu? “50 tane blog yazarını eğlendirelim, tamamdır bu iş” mi diyorlar, yoksa iyi konuşulmak, doğru yazarları hedeflemek ve onlara doğru şekilde ulaşmak mı istiyorlar? Muhakkak olumlu reputasyon almak istiyorlardır. Blog yazarı güvenilirdir. Ben “bu ürün güzelmiş” dersem, TV reklamına inananlardan çok daha fazlası bana inanır. (izleyici/okur – inanma oranı) Ortalama bir Facebook kullanıcısı statüsüne sağlıklı bir şey yazarsa, aldığı like ve yorumlarla, share’lerle binlerce kişiye ulaşabilir. Buraya kadar sorun yok.

Ancak yalnızca bedava ürün göndermek, doğru geridönüşü sağlar mı? Evet, soru bu. Yazıya vesile olansa Mey İçki’nin yeni dönem kampanyaları.

Son bir yılda, blogumdan dolayı pek çok promosyonla, hediye ile karşılaştım. Bazılarını blogumda uzun uzun yazdım. Bazılarının fotoğraflarını sosyal medya sitelerinde paylaşmakla yetindim. Henüz sustuğum olmadı ama görünen o ki sustuğum günler de olacak.

Yılbaşında, yine Mey İçki’den gelen Binboa paketi‘ni uzun uzun yazmıştım. Hediye gelmesi bir yana, paketin gerçekten şık olması, tam bir yeni yıl hediyesi olması, tasarımın Yeniyıl Gelmeden Kendine Gel kampanyası ile uyumu, paketten çıkan Fortune Cookie… Hepsi “beni yaz” diyordu. Yazdım.

Dün,  Mey İçki’den (ya da bu işi üstlenen ajanstan) yeni bir telefon aldım. “Sevgililer günü için size ve sevgilinize Mest Rakı bir  paket göndermek istiyor, kabul eder misiniz?” dedi. “Yalnızsam?” dedim. “O zaman ailenizle…” dedi. Eh, biraz gülüştükten sonra beleşçi blog yazarı olarak kabul ettim.

Peki ben bunu da mı yazmalıyım? Ya Mey İçki bana her ay başka içki gönderirse? Sürekli yazacak mıyım? Neden?.. Blogum kişiselliğini yitirip Mey sitesi olacak. Yazmazsam ne olacak? Bana bir daha beleşçilik düşmeyecek mi? Aman canım, düşmesin de.. Ya bu kampanyalar hepten yok olursa? Sen yazmazsan, ben yazmazsam, nasıl çıkar bu markalar sosyal medyaya?

Demek ki bedava ürün göndermek yeterli değil. Bana gerçekten sürpriz yapmalı, bir ilginçlik katmalısın. Rutine bindirmemelisin ki ben yazayım. Bana yazacak bir şey vermelisin. Tek düzelik değil. Her ay bir ürününü yazma alışkanlığı da değil.. Yazmaya değer, samimi bir bakış.

“Samimi bir bakış” yalnızca paketten çıkan hediyeyi anlatmıyor. Benimle telefonda ilk görüşmenden, paketten çıkacak el ile adıma yazılmış bir nota kadar tüm detayları kapsıyor bu. Hani dedim ya, rutine bindirmemelisin. Sen adresimi bile ezberlemişsin. Her şey formaliteye kalmış.

Söyleyeceklerini de ezberlemişsin. Dün Müge Cerman‘ın şöyle bir feed‘i vardı. Ben feed’den bir cümle alıntılayacağım,  gerisini ve tartışmayı siz oradan okuyun lütfen.

Mey içki sosyal medyada adı geçen kişilere “sevgililer günü” kampanyası yapıyor. 50 yaş üstü bir kadına telefon açıp “sevgiliniz ve size armağanımız olacak” talihsiz bir cümle.

İlk başta ben de “Ee, ne var canım, 50 yaşında sevgilin olamaz mı?” dedim ama meseleyi daha sonra anladım. Dün telefonda bana sarfedilen “Sevgililer günü için size ve sevgilinize Mest Rakı bir  paket göndermek istiyor, kabul eder misiniz?” cümlesi, listedeki herkese aynen tekrar ediliyordu. Muhtemelen ellerindeki bilgiler ad, soyad, adres ve belki web adresi ile sınırlı. Bu da yanlış kişilere, yanlış zamanda ve yanlış yollarla ulaşmaya sebep oluyor. Oysa aranan kişiler biraz daha tanınsa..

Üstelik sosyal medya ünlülerinin kim oldukları, ne iş yaptıkları, yaşları, ilgi alanları..  Her şeyiyle ortada. Sosyal medya kullanıcısı ve blog yazarları için bir kampanya yapılacaksa, bir sosyal medya kullanıcısı olmak da şart. Kişiler ve şartlar, oradaki işleyiş doğru takip ve analiz edilmeli. Hatta bir çok noktada bu iş otomasyonlardan çıkıp, gerçek insanlara kalmalı.

Doğru iletişim ve doğru içeriğin çok daha etkili sonuca götüreceğini zannediyorum. Hani Allah korusun, olur ya listenizde aşırı muhafazakâr görüşlü ünlü bir blog yazarı çıkar, gönderirsiniz rakıyı…

Dip Not 1: Mey Rakı sana söylüyorum, markalar siz anlayın.
Dip Not 2: Bunlar sadece görüşümdür, ben Sosyal Medya Uzmanı değilim.
Dip Not 3: Buraya yazacağımı unuttum işte. Bir not daha vardı oysa.
Dip not 4: hah, hatırladım. Mey İçki göndereceği paket ile yazdığımı yalatabilir bana..