Zaman kavramım sorunlu olduğu için net süre veremeyeceğim ama yaklaşık 5-6 yıl süreyle neredeyse hiç televizyon izlemedim. Zaman zaman belgesel kanalları, bir de Okan Bayülgen. Onlara dahi çok da vakit ayırdığım söylenemez. Hal böyle olunca televizyonda olup bitenlerden bir haberdim.
Magazin gündeminden, gündüz kuşağındaki kadın programlarından kaçamadım. Sokakta, internette, gazetelerde… Her yerde gözüme gözüme sokuldu. Ben kaçtıkça onlar peşimden gelip kabusum oldular.. Ne var ki benim bahsediceklerim bunlar değil aslında…
Son zamanlarda akşam vakitleri ailemle zaman geçiriyorum biraz. Tam da dizi saatlerine denk geliyor. Bakıyorum biraz haliyle. Ne kadar özensiziz bu konuda. Geçen gün mesela hangisi olduğunu bilmediğim bir dizide oldu şunlar: Adamın biri, başka “adamın biri”lerden kaçıyor. Hafif ormanlık bir alan. Kaçan adam max. 30 derecelik açıda, 10 metre bi tepede tökezliyor. Aşağı kadar da yuvarlana yuvarlana ilerliyor. Şiddetli bir düşüş değil. Yaralanmaz bile insan. Neyse, sahne değişiyor. Ardından da tekrar bu “adamın biri”ne dönüyor. Yerde boylu boyunca yatıyor, baygın. Normalde düşmesi gereken yerden biraz öteye uçmuş. Üzerine bir sonbahar boyunca dökülen yaprakların tümü yığılmış. Bir kaç da dal parçası. Resmen toprağa gömülmüş.. Nasıl oldu anlamadım..
Beni asıl rahatsız eden şeyse; özel bölümler. Her bölümden önce, bir önceki bölüm için özel bölüm yayınlanıyor. Bölümün tam 30 dakikalık özeti. (Amerika’da dizilerin bir bölümü 40-45 dk arasında değişiyor.) Özel bölüm yetmiyormuş gibi, 5-10 dakika da “özet” veriyorlar. Çıldırıyorum. (yine Amerika’da özetler 2 dakikayı geçmiyor.) Ayrıca tüm bunların aralarında 8-9 dakika da reklam veriyorlar. (6dk rtük’ün izin verdiği reklam süresi + tanıtıcı reklam + dizi trailer’leri)
İşte böyleyken böyle.. Derken toparlayıp yazıya bir final yazamadım. Eğer öncesini okuduysanız, final için de bu cümlelerle idare edin. Öpüyorum sizi..