Dün öğle saatlerinde Facebook’umda ilginç bir arkadaşlık teklifi gördüm. İlginç, çünkü teklifi yapan Yılmaz Morgül’dü. On sekiz de ortak arkadaşımız var. Herhalde sahte hesaptır, biri eğleniyordur diye ilgilenmeden diğer 60 teklif arasında beklemeye bıraktım. Zaten ilgilenecek vaktim de yoktu. Ancak akşam saatlerinde bakmaya fırsat bulduğumda hesabın gerçekten Yılmaz Morgül olduğunu anladım. Aynı hesap bilgisini Twitter hesabına da yazmış zira.
O an tek düşündüğüm şey bu işin ne kadar saçma olduğuydu. Birbirimizi internette takip etmiyoruz, hiçbir diyalogumuz olmamış. Dolaylı yoldan dahi bir bağımız, ortak bir tanıdığımız yok. Çok saçma! Eh, madem bu kadar saçma, Twitter’da kendisine de “mention” ederek “ne iş” diye sordum. Sormaz olaydım!
Kendisini afişe etmekle suçlandığım gibi, bir sosyal medya başarısızlığına da tanık oldum. Şimdi tüm süreci, ekran görüntüleri ile aktarıp hem yorumlarımı yazacağım hem de “ifşa etme” suçlamasının pek de haksız kalmamasına sebep olacağım. Lütfen ekran görüntülerini aradaki yorumlarımla takip ediniz. (Resimlere tıklayarak tam boy görebilirsiniz)
İlk ekran görüntüsü benim “ifşa”mı barındırıyor. Kişisel, özel Facebook hesabıma gelen bir “arkadaşlık” (abonelik değil) teklifini paylaşıyorum. Paylaştığım alan, Yılmaz Morgül’ün değil, benim özelimi kapsıyor. (Twitter’da görmek için tıklayın.)
Bu paylaşımla birlikte kendisini follow (takip) etmeye başladım. O da bu vesile ile bana “mention” atmak yerine, direkt mesaj ile yazdı. Malesef direkt mesajların linkini paylaşamıyorum.
Görüldüğü gibi beni afişe etmekle suçlarken, bu çirkinliğe asistanların sebep olduğunu anlıyoruz. Eğer söylediği doğruysa (ki şüphem yok) “sayfa asistanı” dediği kişiler, kişisel Yılmaz Morgül profilinden rastgele arkadaş gruplarını ekliyor. Muhtemel amaç da “Yılmaz Morgül’ün Facebook’da 5000 arkadaşı var” demek. Ekran görüntüsünde görebileceğiniz diğer detay ise, ben de özelden cevap yazmak istedim ancak beni takip etmediği için başaramadım.
Bu yüzden yeni bir “mention” attım. Beni takip etmediği için mesaj atamadığımı belirtip, gelen arkadaşlık teklifini yayınlamanın afişe etmek olmadığını anlatmaya çalıştım. Diyalogun devamı aynı şekilde, onun direkt mesajları ve benim “mention”larımla sürdü. (Twitter’da görmek için tıklayın.)
Gelen cevap şöyle oldu:
Burada arkadaşlık talep edenin asistanı olduğunu vurgulamaya devam ediyor. Dahası, bunu söylediği halde “onun” eklediğini söylememin saygısızlık olduğunu iddia ediyor. (aslında yıldızlardan edemiyor.) Bu, yanlışların giderek artmasına sebep olan bir tavır. Ekleyen profil, Yılmaz Morgül’ün erişim adresini açık olarak yazdığı bir profildir. Onun adına kimin kullandığının hiçbir önemi de yoktur. Bununla birlikte profili başka biri yönetiyor dahi olsa, yapılan teklif şahsı adınadır. Dolayısıyla kendisinin adını yazmam makuldür.
Ardından iki “mention atıyorum. Bunlardan ilki, hala beni takip etmediği için açıktan yazmam gerektiği ile ilgili. Bu aslında kendini daha çok afişe ettirmesi anlamına da geliyor. Bununla beraber tavrımın afişe edici olmadığını yineliyorum. (Twitter’da görmek için tıklayın. )
İkincisi “mention”da ise, asistanın tanımadığı insanları eklemesinin etik olmadığını yazıyorum. Facebook, Twitter gibi tek taraflı bir takip mekanizmasının aksine, karşılıklı etkileşimin olduğu “arkadaşlık” kurgusuna sahip. Diğer durumlar için “hayran sayfası”, “gruplar” gibi ek özelliklere sahip zaten. (Twitter’da görmek için tıklayın.)
Yılmaz Morgül de benden geri kalmayıp, iki mesaj birden yazıyor:
İlkinde asistanı yaptığı için beni suçlamaya devam ediyor. Dahası “o zaman herkes afişe etsin” diyor. Etsin tabii ki! Eğer sosyal medya başarısızı bir uzmanınız, asistanınız varsa herkes afişe etsin. Eğer asistanınız etik kurallarını çiğniyorsa, herkes afişe etsin. Eğer asistanınız maaşını haketmeden almak istiyorsa herkes afişe etsin. Ve tekrar etmeliyim ki; benim ilk olarak “afişe ettiğim” şey, şahsıma gelen bir arkadaşlık teklifiydi. Kendi yaşam alanımdı. Kişisel Facebook profilimdi. Başka bir şey değil.
İkinci mesajı ise çok daha enteresan:
Bu mesajda 3 günde bir paylaştığı listeden bahsediyor. Ne listesi bu, kimle paylaşıyor, neden paylaşıyor? Acaba asistanlarına “şu listedekileri ekleyin” mi diyor? Yoksa bu liste engellenecek kişilerin listesi mi? Belki de zıtlaşanların listesini çıkarıp “bu kişileri bulup ağzını yüzünü kırın” diyordur. Yok canım, şaka yapıyorum. O kadar değildir… Enteresandır, asistanının beni sorgusuz eklemesini merak ettiğim için tavrımdan rahatsız olmuş. Bunu da belirtip beni engelleyeceğinin sinyalini vermiş.
Bu engellenme boşluğunda son bir “mention atıp asistanının beni arkadaş olarak eklemesine açıklama istedim. Bu konuyu özelden mesajlaşarak konuşabileceğimizi, bu halin üzücü olduğunu da (gerçekten ziyan) yineledim. (Twitter’da görmek için tıklayın.)
Ve nihayetinde, muhtemelen bu “mention”umu okuyamadan beni engellediğini gördüm. İçimi derin bir keder kapladı…
Şimdi, yukarıda yazdıklarımı da tekrar ederek sosyal medya iletişimi konusunda biraz ahkam kesmeyi bu ekmeğinin üçte birini bu işten yiyen birine hak olarak görün lütfen. Sosyal medyacılık böyle oynanmaz!
Her şeyden önce platformları ve işlevlerini ayırmayı bilmeliyiz. Burada üyesi olduğum 30-40 kadar platformu anlatmayacağım. Konuda geçen platform Facebook, insanların “arkadaş”larıyla iletişim kurması için tasarlanmış. Diğer pek çok platformda, tek taraflı takip mekanizması işler ve insanlar beğendiklerini karşılıksız takip eder. Benim Facebook listen de, neredeyse tüm kullanıcılar gibi arkadaşlarımdan ve iletişim halinde olduğum insanlardan oluşuyor. Amacı benimle direkt iletişim kurmak olmayan ve beni tanımayan insanların benden arkadaşlık talep etmesi zaten hali hazırda saçmadır.
Bu işi bir ünlü isim yapınca, daha da saçma bir hal alıyor. Ünlü bir isim, neden rastgele kullanıcılarla sebepsiz arkadaşlık etmek ister? Bu sorunun cevabını da ekleyenin, ünlünün kendisi değil asistanı olduğunu öğrenince anlıyoruz. Bu bir sosyal medya projesi. Profil açıp, insanlarla onlardan bir aksiyon beklemeden büyük için pratik bir yol.
Kim uğraşacak hayran sayfası açmakla, onu duyurmakla, kampanyalar kurgulamakla. Şöyle bir 1000 kişi olsun diye haftalarca bekleyeceksin belki. Kimseye zorla beğendiremezsin ki… (Beğendirirsin ama o ayrı konu). Profil açtın mı iş basit. 3 günde 1000 kişiye arkadaşlık teklif edersin (Facebook izin verse 3 saat yeter), 3 günde 1000 kişiyi çoktan geçersin. Ama etik mi? Değil. Sosyal medyada faydası var mı? Yok. 5000 arkadaş limitine takılır mısın? Takılırsın.
E be Asistan, söyle bana; neden böyle çirkinlikler yapıp mesleğimizi küçültüyorsun? Neden temsil etmekle yükümlü olduğun sanatçıyı etik dışı davranışlarla temsil edip itibar kaybetmesine sebep oluyorsun. Neden bena, senin gibi başarısız sosyal medyacıları afişe etmem için fırsat veriyorsun? Neden beni Yılmaz Morgül’ün hesabından ekledin? Yoksa şahsın olarak eklemeye mi utandın? Madem ekledin, neden Facebook’dan da engelledin? Yoksa Yılmaz Morgül’ün Twit’lerini de yazan sen misin? Bizi kandırıyor musun?
Söyle be Asistan, sen sosyal medyacı mısın?
Kapağı sıkarsa hava yapmaz :)