Etiket: eğitim

Pos makinesi eğitimi şart

Yanımda nakit para taşımaktan çok da hoşlanmıyorum. “Paranın neye benzediğini bilmiyorum” desem sadece biraz abartmış olurum. Aynı şekilde Garanti’nin iki defa benden habersiz 5000 TL limitli kart çıkartmasına rağmen iptal ettim ve kredi kartı da kullanmıyorum.

Alışverişlerimin yarısından çoğunu ATM kartı ile nakit öderim. Online alışverişlerimde de ATM kartına bağlı bir sanal kartı kullanmayı tercih ediyorum. Hal böyle olunca, ATM kartıyla çok fazla haşır neşir oluyoruz. Bu kartla ödeme yapmak tam bir işkence oluyor bazen.

Özellikle küçük işletmeler ve evlere servis yapan bazı restoranların (aralarında zincirler de var) kuryeleri bu kartla para çekemiyor. Daha demin bir çocuk tam 8 kez denedi, olmadı! “Kart çalışmıyor” diyor. Olur mu öyle şey? Daha dün akşam alışveriş yaptım… Bazıları şubesini arayıp, bazıları ise varsa yanındaki birinden yardım alıp çözüme gidiyor.

Ben zorda kalmadıkça (bugün siparişimi alamıyordum mesela) yardım etmeyi sevmiyorum. Daha önce de yazdım, işini iyi yapan adamı ayrı bir sever, hayranlıkla izlerim. İşi bana ürün teslim etmek ve bedelini önerdiklerinden uygun bulduğum yöntem ile tahsil etmek onun işi. Çok da zor olmamalı kartı cihazın kenarından çekmeyi öğrenmek. Madem bir işin var, para kazanıyorsun ve belki bahşiş vereceğim, o zaman işini doğru yap.

Aralık 24 / 2010
Yazar Simto ALEV
Kategori Yorumsal
Yorumlar 5 Yorum

Öğretmenim TV’de

Blogumu takip edenleriniz, beni tanıyanlar aslında benim hakkımda bir çok şeyi biliyor. Fakat konuyla ilintili olduğu zaman bazı bilgileri yazıma başlarken tekrar vermek zorunda hissediyorum kendimi. Takip edenler için can sıkıcı olacağını düşünüyorum bunun aslında. Yine de yapıyorum…

Tekrar eden bilgi: 6 Yaşımdan beri yürüyemiyorum ben. Bu da ilkokul 2. sınıfın ilk haftalarına denk geliyor. Sanırım 2 haftadan da uzun bir süre değil.

Bu durumla birlikte gerek tedavi süreci, gerek okuldaki bazı öğretmenler ve müdürenin beni istememesi, gerekse dolaylı sebeplerden okula gidemedim. Fakat eğitim benim için durmuş değildi. Psikiyatri’yi seçmiş (sanırım uzmanlık alanı çocuklarla ilgiliydi, tam branşı hatırlayamıyorum) tıp öğrencisi bir genç; İzzet Natan bana özel ders vermeye başladı.

Bu küçümsenecek bir şey değil. Çünkü yeri geldiğinde bir hastane odasında bile ders yaptık. Üstelik belki olabileceğim en kötü durumda olmama rağmen 8 yataklı odada en sağlıklısı bendim. Çevremdeki herkes ölmek için sırasını bekliyordu sanki. Netekim bazılarının sırası da ben oradayken geliyordu.
İzzet’in ücreti yardım eden birilerince kendisine ödeniyordu. Yardımlar  kesildiğinde bir şey beklemeden gelmeye devam etti. Ne zaman nerde durduk, bıraktık hatırlamıyorum…

Aslında İzzet’ten teknik anlamda ne öğrendiğimi bilmiyorum. (teknik doğru sözcük mü, onu da bilmiyorum) Haftada 2-3 saati aşan sürelerimiz olmuyordu. Bunun çok büyük bölümünü de matematiğe ayırıyorduk. Ve her şey en çok ilkokul seviyesinin biraz üzerinde kaldı. Fakat zaman geçtikçe anladığım şu oldu; İzzet bana kitaplarda yazanlardan fazlasını öğretmiş. Bu yüzden rahatlıkla “bildiğim her şeyi ondan öğrendim” diyebiliyorum. Çünkü bana öğrenmeyi dahi o öğretmişti.

Bir defasında kâğıda bir nokta koydu, “bu sensin” dedi. Sonra o nokta ile başlayan bir çizgi çizdi, “bu senin gölgen” dedi. Sonra da o çizgiyi yarıçap kabul eden, beni merkezde tutan bir çember çizdi ve anlattı: Gölgem olan çizgiyi gösterip, “senin bildiklerin” dedi. Ben büyüdükçe gölgemin de büyüdüğünü, yani bildiklerimin arttığını söyledi. Ardından çemberi gösterip “Bu da bilmediklerin” dedi. Ben büyüdükçe, öğrendiklerim arttıkça; öğrenmem gerekenler de artıyor.

Tam “Tavuk suyuna çorba” bir hikâyedir bu. Ama benim hikayemdir ve gerçektir. O zaman hiçbir anlam ifade etmiyordu aslında tüm bunlar benim için. Ama büyüdükçe anladım. Bu yüzden daha çok öğrenir, öğrenmeye çalışır oldum. Çünkü sonu yok. Her zaman öğrenilecek bir şeyler var… Belki bu gün bu yazıyı bu ortamda yazabiliyor olma sebebim, yaptğım başarılı işlerin referansı da odur. 

Tüm bunları anlatma sebebim de bugün yaşanan anısalın vesile olmasıdır. Gecikmiş, çok gecikmiş bir yazıdır belki. Belki de doğru zaman bugünmüş. Bakalım nerelere sürükleneceğiz.

Bu öğlene doğru kahvaltından kalkıp odama geçtim ve çalışmaya başladım. Tam işime odaklanabildiğim sıralarda da annem seslenip “bi dakka gelsene” dedi. “Ne var?” dedim ama ısrarcı oldu. Genelde bu şekilde çok da mühim şeyler için çağırmaz ama gittim yanına. TV’yi gösterip “bu senin öğretmenin değil mi?” dedi. Baktım ekrana, sabah programlarından biri var. Bir çocuk 1,5 yıl sonra Bangladeş’ten Türkiye’deki ailesinin yanına gelmiş. Anlamadım da mevzuyu ama bir adam konuşup, bir şeyler yorumluyor. “yoo” dedim. Biraz dinleyince sesinden tanıdım. Yüzü bence çok değişmiş. Saçları ve sanırım giyim tarzı da. Ama konuşması, sözcükler üzerindeki vurguları, duraksamaları, mimikleri… Tamamen aynı. “Evet, o” dedim.. Biraz izleyip odama döndüm ve bu yazıyı yazmam gerektiğini düşündüm.

Tam bir yıldır aramıyorum onu. Ayıp da ediyorum ama garip. Her geciktiğimde biraz daha fazla ayıp edeceğimi düşünüp aramıyorum. Belki bugün yarın arar, bu yazımı da okumasını rica ederek kendimi ona anlatabilirim…

Ocak 12 / 2009
Yazar Simto ALEV
Kategori Benden..
Yorumlar 2 Yorum

Engellilere Eğitim.. Uhm?

Yazının başında belirteyim öncelikle; ben de fiziksel engelliyim. Mevzu da bununla ilgili. Ev telefonu çaldı az evvel. Annem açtı ve benimle görüşmek istemişler. “Yağmur Çocuklarından” da demişler. Telefonu alıp en meraklı ses tonumla “aloo?” dedim. “Siz misiniz?” dedi kadın. Kimi kastettiğinden emin olamadım tabi. “Kim miyim?” demek de vardı orda. Yine de benmişim gibi davranım “evet” dedim. Artık ben nasıl ben olmayacaksam?..

Önce eğitim alıp almadığımı sordu.. Daha sonra eğitim almayı isteyip istemediğimi sordu. Eğitim sistemindeki hoşnutsuzluklarımdan ve bireysel eğitimciliğimden bahsetmeden “Çalışıyorum, vaktim yok” bahanesiyle geçiştirdim. (bu arada eğitimler ayda 6 kez, 45’er dakikaymış. İçeriğini söylemedi)

Biraz duraklayıp, “Pardon, sizin engeliniz ne?” dedi. Cevapladım: “Yürüyemiyorum?..
Tekrar sordu: “Bedensel yani?
Evet?” dememin ardından 40-50 saniye hiç ses çıkarmadı. Ancak benim “Yani?” dememden sonra cevap geldi: “O zaman ben bir kurumla konuşayım, ona göre size geri dönerim.” Gerek olmadığını söyleyip, teşekkür ettim..

Şimdi..
Görüşmeden belli ki bunlar zihinsel engellilere eğitim veriyor. Ve hatta benim telefonda düzgünce konuşabilmemi beklemiyordu. Peki neden benimlle konuşmak istedi? Talep eden ben değilim, sizle iletişimim yok ve telefon numaramı bulmuşsunuz. Nazikçe de reddetmişim. Neden isteyen benmişim gibi birileriyle konuşup bana geri dönüyorsun? Engelli olduğumu öğrenip, ev  telefonumu bulmuşsun. Aradığın gibi bir engelli olmadığımı neden öğrenemedin? vs. vs..

Yok, yazıyorum bu kadar çünkü iyi niyetli düşünemiyorum. Altında bir şey arıyorum bu hadisenin.. Yoksa oldukça güzel bir atraksyon.

Mart 28 / 2008
Yazar Simto ALEV
Yorumlar 1 Yorum
Etiketler ,