Twitter’ın canlı yayın uygulaması Periscope artık çok yeni sayılmaz. Eminin hepimiz Periscope’u görmüş, yayınlar izlemiş ve hatta belki onunla canlı yayın yapmışsınızdır. O yüzden Periscope’un ne olduğunu anlatmayacağım. Zaten ilk cümlenin yarısı bile yeterince açıklayıcı.
Aslında bu yazıyı geçen hafta “Periscope olmuş mu” başlığıyla yazacaktım da vakit bulamadım. “Olmamış” diyecektim; ama sadece gözlemlerimi paylaşacaktım çünkü Android’de yoktu. Neyse ki o ara Android’e de geldi ve ben daha detaylı kurcaladım. Fikrim pek değişmedi; olmamış.
Bu yazıyı bana yazdıran aslında çıktığından beri yarattığı heyecan. Özellikle Gezi‘ye katılmış ya da desteklemiş olanlar toplumsal olaylarda ne kadar etkili olacağını düşündü. Bense tam aksini düşünüyorum. Periscope eksikleriyle gerek toplumsal olaylarda, gerekse internet yayıncılığında aşağıda sayacağım eksikleriyle çok geride kalıyor.
Tabii “iyi de bunun olayı o zaten” diyebilirsiniz. Haklısınızdır; ama ben sevmedim. Youtube ekosistemi giderek büyürken en iyi canlı yayın platformu o olabilir. Yakınındaki Hangouts, Gezi’de de çok işimize yarayan Ustream, bir alternatifi LiveStream çok daha faydalı araçlar. Neyse, şimdi Periscope’a dönelim.
Elbette Periscope ile yayın yapabilmek için üye olmak gerekiyor. Eğer bir Twitter hesabınız varsa, üye olmak çok kolay. Bir butona tıklayıp uygulamaya izin vermeniz yeterli. Fakat eğer bir Twitter hesabınız yoksa üye olamaz, yayın yapamazsınız. Neden? Çok saçma değil mi?
Periscope 3-5 gün öncesine kadar sadece iOS’ta (iPhone ve iPad’lerde) vardı. Android üzerinde canlı yayın linkine Twitter’dan tıklasan bile izlemek mümkün değildi. Bu sıkıntı Android uygulamasının da çıkmasıyla çözüldü ancak web’den izlerken kalp atmak, chat’e katılmak mümkün değil. Sadece seyirci olabiliyoruz.
Tabii ki bu durum Periscope mobil odaklı tasarlandığı için böyle. Ancak benim gibi bilgisayar başında çalışanlar için sıkıntı. Bir linke tıklayıp, bir browser penceresinde takılmak varken her şeyi bırakıp elime telefonu almak istemiyorum. Yorumumu Twitter’dan yapayım desem, kişi o an yayında olduğu için bunu göremeyecek.
Paylaşım seçenekleri bile kısıtlı. Yayına başlarken “Twitter’da paylaş” demek mümkün. Ancak diğer sosyal ağlarda paylaşmak mümkün değil. Neden? Çok saçma değil mi?
Profiller var. Canlı yayın yapıyorlar ama bir kullanıcıya tıklarsanız açılan sayfada Twitter’dan çekilen biyografisini (Periscope’dan değiştirme yok) kaç kişinin takip ettiğini, kaç kişiyi takip ettiğini, kaç kalbi olduğunu ve “takip et” ya da “takipten çıkar” butonu olduğunu görüyorsunuz. Ne daha önceki yayınlarının listesi var, ne kaç kere yayın yaptığı ne de başka herhangi bir şey. Neden? Çok saçma değil mi?
Evet.
Periscope’da yayın yaparken “tekrar izlenebilsin” gibi bir seçenek var izlemek ne mümkün? Sadece son yayınlar (sanırım sadece son 24 saati gösteriyor) içinde varsa izlenebiliyor. Sonra uçup gidiyor. Kendi profilimdeki videoları da göremiyorum. İzlemeyi geçtim, istatistikleri bile yok. Eğer bu kadar gündür ben bulamadıysam, telefonu ve bilgisayarı bağışlayıp intihar edeceğim. O derece. Neden yok ya?
Sanki internet çağına geçmedik. Artık televizyona bile bakmıyoruz. Tekrarını, canımız istediğimiz zaman internetten izliyoruz. Bunun hem legal hem de illegal onlarca aracı var. Periscope’da geçmişe gidiyoruz. Olacak O Kadar gibi: Aç gözünü seyret, tekrarı yok bunun. E hani arşivcilik?
Yayın izlerken chat’e katılmak, yorum yapmak isterseniz yayını ilk açan bilmem kaç kişiden biri olmanız lazım. Aksi halde Periscope bir şeyler yazmanıza izin vermiyor. Bir telefon ekranında yazılar seri halde akarken takip etmek zor olacağı için bir limit getirmek güzel tabii; ama ben notification (bildirim) geldiği an yayını açamadım diye “geç kaldın kardeş, sessizce otur seyret. İstersen kalp falan yap bi köşede” diye uyarı verirse benim keyfim kaçar.
Bak ara başlığa ünlem koydum. Gördün mü?
Yıllardır dilimizde tüy bitmedi, adeta ağzımızın içinde bir orman oldu “şu videoları dik çekmeyin” demekten. Yeryüzünün, hatta evrenin tüm ekranları -istisnalar hariç- yataydır. Ömer Çelaklım olsa, “Dik Çekmeyin”e işaret eden ayet bulurum 4 kitapta. Telefonu dik çektiğiniz videolar ekranda düdük gibi oluyor çünkü.
Tam insanlar yavaş yavaş cep telefonlarını yatay tutarak video çekmeyi öğrenmeye başladı, dik çekilmiş videolar azalmaya başladı, Periscope geldi; hop, ne yaptı? Bize yeniden dik video çekmeye özendirdi. Her şey dimdik oldu. Olacak şey değil ama oldu. Lütfen dik video çekmeyin. Periscope’u bile yatay kullanın. Aykırı olun, asil durur.
Neticede Twitter basit, sade, kimseyi uğraştırmayan, çerezlik canlı yayınlar yapmak için geliştirmiş Periscope’u. Twitter hesabınızla tek tıkla üye oluyor, tek tıkla canlı yayına başlayabiliyorsunuz. Daha üye olur olmaz Twitter takipçilerinizi takibe alıp, hazır bir network’e (ağa) sahip olabiliyorsunuz. Ancak bu sadeliğe erişmek için vazgeçilen birçok özellik, benim gözümde Periscope’u “olmamış” haline getirdi. Yukarıda saydığım tüm özellikler bu sadeliğe ek opsiyon olarak sunulabilir(di).
Yine de Periscope kendi kitlesini yaratmayı başardı. Baktığım yayınların yüzlerce, binlerce kullanıcı tarafından izlendiğini gördüm. Benim de ilk yayınımı (<- tıkla tıkla) 1 buçuk dakika boyunca hiçbir şey konuşmamama (maykrafon şov), hatta gerizekali gibi davranmama rağmen 52 kişi izledi. Bunda beni Twitter’dan takip edenlere “ilk yayınını yapıyor” bildirimi gitmesinin de etkisi var.
Ben bu yazıyı yazarken dahi, takipçilerimin yaklaşık yüzde 10’u Periscope’da canlı yayın yaptı. Hiçbirini izleyemedim tabii yazıyı bırakıp. Neticede Periscope kendi kitlesini yarattı. Hedefi doğrultusunda başarıya ulaştı. Bu kadar yoğun kullanımı küçümsememek gerek. Ancak bana kalırsa bu haliyle çok yetersiz, çok işlevsiz. Hele toplumsal olaylarda çok faydasız.