Birkaç gündür bu yazıyı yazıp yazmamak arasında git-geller yaşıyorum. Yazmasam içimde kalacak; yazsam hem aklımda bin bir düşünce varken konuyu nasıl toparlayacağımı bilmiyorum, hem de kendimi doğru ifade edemediğim tek bir cümlem bana karşı iyi bir saldırı olarak geri dönecek. Ben her ne kadar insandan yana olmaya çalışsam da; konunun bir ucu dini, bir ucu siyasi. Yani iki ucu da pek temiz sayılmaz ve her uçta da bazı taraftarlar var. (görsel kaynağı)
Son günlerde gündemin büyük bir kısmını İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları oluşturuyor. Herkes İsrail’e ateş püskürüyor, küfürler yağdırıyor, boykot başlatıyor… Aksi de mümkün değil. İsrail’in yarattığı zulüm kabul edilir cinsten değil. Eğer yazıyı dikkatle okursanız ne düşündüğümü de doğru anlayacaksınız ama ben tedbirli olup, daha önceki deneyimlerimi göze alarak, konuya başka açılardan bakarken bir İsrail savunması yapmadığımı peşinen belirteyim. Zaten savunulacak bir tarafı yok.
Benim için asıl konu İsrail ve Filistin özelinde değil ama gündem buyken, ben de buradan yol bulacağım kendime. İsrail’in masum olmadığı tartışılmaz bir gerçek. Peki Hamas sütten çıkmış ak kaşık mı? Maalesef değil. Kimi görüntüler var ki; Hamas’ın Filistin’li çocukları nasıl canlı kalkan haline getirdiğini gözler önüne seriyor. Çocukların ölümüne sebep olan biri (kim olursa olsun) nasıl masum olabilir?
Dahası da var: Diğer bir yandan İsrail’e de bombalar yağdırılıyor. Orada da sivil insanlar ölüyor ve kendini güvensiz hissediyor. Bunu söylediğim zaman İsrail’in daha güçlü silahları olduğunu, güçlerin ve şartların eşit olmadığını, Filistin’in daha çok can kaybettiğini söylüyor bana pek çok kimse.
Tüm bunlar doğru. Sonuna kadar doğru. Ama benim baktığım noktadan kimin daha güçlü olduğunun önemi yok. Orada insanlar ölüyor… İşte gelmek istediğim asıl mesele de bu. İnsan ölüyor… Birileri onları öldürüyor! İşte bunun karşısında durmak lazım. “Ama Öldü Efendim” başlıklı yazımda da yazmıştım:
Bütün ölümler eşittir.
Bütün katiller katildir.
Eğer bir haklı aramaya kalkarsak, yüzümüzü kime dönersek onu haklı görürüz. Oysa ölümlerden söz ediyorsak kimse haklı değildir. Olamaz da…
Bu savaşta bir kısım Türkiyeli Müslüman’ın nefret dolu Yahudi düşmanlığının zaten farkındasınız. İsrail devletine karşı olması gereken nefret, bir ırkı hedef almaya başladı. İsrail’de yaşayan tanıdıklarım var. Onlardan gördüğüm kadarıyla İsrail’de de tam aksi bir durum olduğunu söyleyebilirim. Orada da bir grup vicdan yoksunu insan Gazze saldırılarını sonuna kadar destekliyor.
Peki kim haklı? “İsrail önce şunu yapmış, Hamas da hakkını arıyor, vuracak tabii” mi diyeceğiz? “Ama Hamas da şunu-bunu yapmış, sonuna kadar hakediyor tabii” mi diyeceğiz? Kendimizce bahanelerle bir tarafın yarattığı ölümleri meşru mu kılacağız? Bir birimize düşman mı olacağız? Olmayalım, kaybederiz…
Daha geçen sene Gezi ile içimizde yaşadık. Mısır’da ölen Esma için gözyaşı döküldü, İstanbul Okmeydanı’nda ölen bir çocuk; Berkin terörist ilan edildi. Ardından yine Okmeydanı’nda ölen bir başka genç; Burakcan el üstüne çıkarıldı. Oysa hiçbirinin “ama”sı yoktu. Candılar, canları yakarak gittiler. Biz hepsi için ağlamayı beceremedik.
Başımızdaki PKK derdi yüzünden Kürtleri biz düşman bildik. Öyle ki; “Kürt” derken yanına “sorun” eklemekten geri durmadık. Çünkü düşmanlaştırıldık. Onlar da Türkleri düşman bildi.. Çünkü bize öyle öğretildi. Oysa hepimiz insanız ve şu koca ülkede birarada yaşayabiliriz. Daha önce “Biz Nasıl Bölünebiliriz” diye yazdım. İşte ancak sanal düşmanlıklarla.
Şu an IŞİD Irak’ta katliam yapmaya devam ediyor. Kaçırılan Türkler unutuldu bile. Kimsenin sesi çıkmıyor.
Mısır’da darbe oldu, dev bir iç savaş çıktı, biz orada da taraf tuttuk. 529 Kişi idam edildi, ancak haberini görüp geçtik.
Ukrayna-Rusya’da işler karışık ama ortada ne Müslüman var, ne Yahudi. O yüzden görmesek de olur gibi.
Yapmayın…
Öldüren kimse, suçludur. Hepsine eşit derecede karşı durmak, hepsine aynı şiddette ses çıkarmak lazım. Becerebiliyormuyum tartışılır ama ben bunun için çabalıyorum.
Kimse bir AVM uğruna, 3-5 kişinin aralarında bölüşeceği milyar dolarlar uğruna, siyasilerin kendi çıkarları uğruna, kimi zaman bir avuç toprak uğruna ölmeyi haketmiyor. Gerçekten…
İsrail Filistin savaşında, meselenin başka bir yönü ise Hitler’i sevgiyle anacak kadar ayyuka çıkan Yahudi düşmanlığı. Ne yapıyorsunuz canım siz? Bir devletin çıkarları uğruna yarattığı terörün suçlusu nasıl koca bir ırk olabilir? Evet, savaşı yöneten taraflardan biri Yahudilerden oluşuyor. Evet, ne yazık ki savaşı destekleyen Yahudiler de yok değil ama insan olan hiçkimse, bu ölümlerin arkasında durmaz zaten.
İnsan olmak da dinle, dille, ırkla, renkle, cinsiyetle ilgili bir şey değil. Tamamen vicdanla ilgili bir şey. Lütfen siz de vicdan sahibi olun.
Yahudileri suçlayan sevgili Müslümanlar (dikkat, burda suçlayanlara seslendim), unutmayın ki IŞİD de yarattığı katliamlar için İslam’ın arkasına saklanıyor. Mısırlıların dini nedir? O halde “Bütün Müslümanlar teröristtir” diyebilir miyiz? Hayır tabii ki. Ne alakası var?
Müslümanlar da, Yahudiler de, Hristiyanlar da, Kürtler de, Türkler de, Aleviler de, Sünniler de (vb. de) terörist değildir. Bazı teröristler Müslüman, Yahudi, Hristiyan, Kürt, Türk, Alevi, Sünni (vb.) olabilir. Bunu tüm bir ırka, dine mal edemeyiz.
Şimdi,
Bitirirken…
Bu yazıyı sabırla okuyup, hala bana sadece Gezi’ye destek verdiğim için, adım Türkçe değil diye ya da kimliğimin din hanesinde Musevi yazdığı için tepkili olan varsa,
Hala “Gezi’de konuşuyordun, şimdi neden susuyorsun” diyen varsa,
Hatta hala, hiçbir siyasi, dini vb. yanı olmadan, bu konulardan bağımsız Soma’da giden canları andığım zaman bile beni “siyaset yapmakla” ve -gezi sürecinde de olduğu gibi- “Gavurluk”la suçlayanlar varsa,
soruyorum:
Ben ecel ile gelmeyen her ölüme, her düşmanlığa gösterdiğim tepkiyi İsrail’e de, İsrail’i destekleyen insanlara da, devletlere de gösteriyorum. Çok somut bir şey yapamasam da en azından yazıyorum, fikirlerimi ortaya koyuyorum.
Peki sen;
Gezi’de, Irak’ta, Mısır’da, Suriye’de, İsrail’de, Gazze’de, Ukrayna’da, Soma’da, Türkiye’nin doğusunda, batısında… Ölen herkes için, dinine, ırkına, rengine, milliyetine, cinsiyetine, boyuna, kilosuna, giydiğine, yediğine, içtiğine bakmadan, ölenler için eşit sayıda gözyaşı dökebiliyor, öldürenler için aynı tepkiyi gösterebiliyor musun?
Merhabalar,
yazini ahh cekerek okudum, ne yazik ki (gectim Turkiye yi) henuz dunya populasyonunun cogunlugu, bu yazdiklarini idrak edecek zihinsel evrimini tamamlamis degil. Cok kullanilmaktan yiprandigi icin “insan olmak” kavrami yerine “homo sapiens olmak” kavramini kullanacagim.
Dusun, uzaylilar gelmis dunyaya. Varsayalim teknolojileri bizlerle her dilde iletisim kuracak kadar ilerlemis olsun. Kimsiniz sousuna ” homo sapiensiz” diye baslardik,degil mi? Sonrasinda siralayacagimiz verili tum kimliklerimiz bunun arkasindan geliyor olurdu. Aramizda ki gozle gorulen en belirgin farklarlardan olan rengimiz bile, bizler icin sari kedi kara kedi neyse uzayli icin de o olurdu.
Ama ne yazik ki gerek evrimin yavas olmasindan, gerek diger sebeplerden dolayi homo sapiens turunun bir cogu, henuz rasyonel bir zihne erismis degil. Bu irrasyonel homo sapiensler hayatini hala gucluler tarafindan manipule edilerek idame ettiriyor. Zihnini kullanip yorulacagina, dogruyu yanlisi dusunerek bulacagina; yasadigi bolgedeki hakim din, devlet, toplum ne diyorsa ho lolo ho lolo onlari takip ediyor.
Ehhh ! Zihinler de bir nevi kas gibidir! Kullanmazsan kaybedersin. Nasil ki ben sol elimle yazamiyorum o adam da dusunemiyor. Alismamis ! E ne yapacak gucluyu takip edecek, konforu bozulmayacak ve sorunsuzca yeme icme, sicma ve uyuma sirkulasyonunu devam ettirecek.
Cok konustum sanirim, kusuruma bakma.Aslinda ozetle sunu soylemek istiyorum, eger insanlik yakin gelecekte kendini imha etmezs, gelecekte bir gun insan olmanin her turlu verili kimligin uzerinde oldugunu ozumseyen toplumlar olacaktir( gunumuzde bunu ozumseyen sadece bireyler var). Dileyelim de cok gec kalmadan yasansin o gunler.
Bu arada blogunu cok begendim, takipteyim.
Hoscakal