topluca3Daha önce Taksim’e akülü tekerlekli sandalyem ile olan yalnız gezilerimi ve yaşadığım (bana göre) sıra dışı anları üç yazımda paylaşmıştım. Okumak isterseniz, sırasıyla tıklayın: bir, iki, üç

Bugün, yeni bir deneyim yaşadım akülü t.sandalyem ile. Önce akü geçmişinden özetle bahsedeyim;
Bir iki hafta önce, adeta son dakika golü ile uzun zaman kullanılmadığı için akülerimin bittiğini öğrendim ve ancak dün yenileyebildim. Aküler hakkında ayrı bir başlıkta biraz daha bilgi vereceğim bir ara.

Bugün, kardeşime “akü işi hallolunca birlikte çıkıp Taksim’de bir kahve içeceğiz”  sözünü tutmak için hazırlıklarımızı yaparken, Friendfeed’de Özge‘nin Tunahan ile Taksim‘de buluşacağını okudum. Taksim planları örtüşünce buluşma kararı alındı. Harun da bunu görünce “Tarot kartlarımı alıp ben de geliyorum” dedi. Eh, güzel bir gün yaşayacağımız daha o andan belliydi.

Uygun saatte, buluşmaya geç kalmamak üzere planlıca hazırlanıp evden çıktım. Önce Osmanbey’e, oradan da Metro ile Taksim’e. Daha metrodan iner inmez, bir fıstık, bir çıtır yolumu kesti! “Simtoo” diye seslendi. Özge’ydi bu. Ayak üstü hal hatır sorduktan sonra, metro çıkışına yol aldık.

Bu defa bir asansör anısı anlatmayacağım. Her ne kadar dayanamayıp 58 kişilik gruba bodoslama dalsam ve inceden bir sataşsam da karşılık bulamayınca hayli sakin geçti. Asansöre bindiğimizde grup büyümüş ve 74 kişiyi bulmuştuk. Asansörden inip Burger King’in önünde önce Tunahan, sonra Harun’la buluştuk, selamlaştık, koklaştık.

Bu fasıldan sonra başıboş yol almak vardı ama Özge’nin hedefi de belliydi. Kahve Falı baktırmak. Garanti’nin sokağında, Hayaller Kahvesi’nin karşısında, Mystic diye bir yerde. Takıldık Özge’nin peşine, gidiyoruz. Garanti Bankası’nı geçtikten 50 metre sonra Özge “Garanti bankası nerde, geçtik mi” diye sordu. (:

Geri dönüp önce Garanti’nin sokağına girdik. Çevresindeki 40-45 sokağı dolaşıp, 23 mekana Hayaller Kahvesini sorsak da, bize ancak Tunahan’ın cin fikri ile bir küçük esnaf (g.t kadar büfe) yardımcı olabildi. Mystic’i karşısında duran Melekler Kahvesi ile birlikte bulduk.

Mystic, yazın tüm yakıcılığına rağmen gölge ve hatta zaman zaman rüzgarlı bir yokuş üzerine konuşlanmış keyifli bir kafe. Harun Özge ve Tunahan’a tarot falı açarken bir yandan da sohbetimizi edip güzelce köpük kaplı Türk kahvelerimizi içtik.
Kahve falına bakmak için herkesi makamına çağıran Nuri Abi, bana güzel bir jest yapıp falıma bakmak için yanıma geldi. Yaşadığım bu ilk fal maceramı ve bu konuda düşüncelerimi yine yeni bir başlıkta anlatacağım.

Fal seansı da bitip, biz hesabı öderken gelen garson, ikramları olacağını belirterek birer çay içmeyi teklif ettiler. Zevkle kabul ettik tabii ki. Çaylarımızı da içtikten sonra, yavaş yavaş dönüş yolunu tuttuk.

Dönüşte, Özge ve Kardeşimin hep bizden bir kaç adım önde olmasının sebebi, giderek azalan ve hatta biten ama bunu göstermeyerek fake atan akümmüş. Aracı kapatıp, İstik’lâl’den meydana kalan 3 kademe şarj metrodan eve yeter umuduyla Tunahan’ın yardımıyla ilerledim. Akünün yetmeyeceğini ise ancak metrodan indiğimde anladım.
(oysa normal şartlarda İstiklâl’de 3-5 tur rahat atardım.)
Metro girişinde Özge, Tunahan ve Harunla vedalaştıktan sonra, malum akülerle evin yolunu tuttuk.

Daha yazımın başında önceki maceralarımın sıradışı anlar içerdiğini söylemiştim. Bugün tecrübe ettim ki, ne kadar yalnızsam bu anlar da o kadar artıyor. Buna dair küçük bir anı da anlattıktan sonra, yazımı bitireceğim.

Osmanbey metro çıkışında, bitmiş akülerle cebelleşirken, en işlek caddelerin birinde (ben zaten kaplumbağa gibi giderken) İşpark görevlisi yolumu kesti: “Elektrikle mi çalışıyor bu, şarjlı mı?
Zaman zaman tekerlekli sandalye ihtiyacı olanlar sorarlar, o düşüneyle iyi niyetle adamı cevaplıyordum. Çok geçmeden canı sıkılmış olduğunu, anladım. “Abi geç kaldım, eve yetişmem lazım” dedim. “Hee, tamam” diye beni salıverince ilk adımımı attım ki; amca son rötuşunu tamamladı: “Memleket nere?” “İstanbul” yanıtıyla gaza bassam da, araç artık ilerlemiyordu…

Kısa Kısa…
– Özge ve kardeşimin pasajlara girip biz 3 delikanlıyı beklettikleri toplam süre 40 dakikayı buldu.
– Eve biraz kardeşimin, biraz da yolda çağırdığımız annemin yardımıyla vardım.
– Harun’a “ve bana abi deme” diye tamamladığım cümleden sonra, kaba mı oldum diye düşündüm. Ama ben abi, abla gibi ekleri sevmem. Bu yüzdendi. “Simto” güzel…
– İstiklâl’de arkadaşım enamel ile karşılaştım, mutlu oldum.
Günün fotoğraflarını Özge şuraya yükledi.
– İstiklal kalabağında üstüme üstüme yürüyen abi inatla önüne bakmayınca durmak zorunda kaldım. Buna rağmen
beni fark etmeyen abi tekerlekli sandalyemin kumanda kolunu bacak arasına aldı. Özge özür diledi. Sinsi sinsi çok güldüm.
– Dönüş için metroya binecekken, Metin Kahraman‘la karşılaştım. Yine mutlu olduk. Ayaküstü sohbet bile ettik.
– Aküler bitti ama dolmuyor, bozuk mudur bilemedim.
– Son olarak, yaşadığım bu güzel günde payı olan Özge’ye, Harun’a, Tunahan’a, Nur’a ve hatta Nuri Abi’ye çok teşekkür ediyorum.