Bugün, blogumu okuyan birinden (‘okurumdan’ diyecek kadar ukalaşmak istedim) çok hoş bir e-posta aldım. Hakkımda yazısını ve diğer birkaç blog yazımı okumuş, övgü dolu sözler yazmış. Bunun için teşekkür ediyorum.
E-postanın bir bölümünde, şu cümleleri yazmış: “İnsanlar birbirini tanımaya çekiniyorlar. Hatta kendilerini bile (:” Çok da doğru söylemiş. Söylediği gibi de yeni bir yazı yazmama vesile olmuş.
Daha önce kendini tanımaktan bahsetmiştim. (belki bu konudan farklı bir yönüyle yeniden bahsedilebilir.) Bugün de kendini değil başkalarını tanımaktan bahsedeyim istedim. Çünkü insanları birbirinden uzaklaştıran, aşkları, dostlukları bitiren en önemli şey belki de onları tanımamak. Can Yücel de en uzak mesafeyi birbirini anlamayan iki kafanın arası diye tanımlamış ya..
Bu yüzden insanları tanımak gerek işte. Ve sadece bu yüzden değil. Her insan birbirine -gerek mental, gerekse fiziksel olarak- ne kadar benzese de, her birini bir diğerinden ayıran detayların sayısı yüz binlerle sayılacaktır. Bu her bir insan tanımak aslında yeni bir keşif gibi. Üstelik, başkalarının tanıdığı insanları tanımak, “Amerika’yı yeniden keşfetmek” gibi de değildir. Çünkü insan ne toprak gibi ölçülebilir, ne de harita gibi -nşa- değişmez değildir. Her zaman keşfedilebilir şeyler vardır.
Bir insanı tanımanın en güzel yolu da aslında tanımak için can atmadan, zamanı ve ayrıntıları kullanmaktır. Ömer Ekinci bir FriendFeed girdisinde şöyle demişti: “Bu camiadan birçok arkadaşımın son 1 senesini çok iyi biliyorum ama geçmişlerini ve hikayelerini zamanla öğreniyorum…” Ben de onaylayıp, keyifli olanın bu olduğunu söylemiştim.
Ancak birlikte yediğiniz bir akşam yemeğinde tuzu ne kadar sevdiğini öğrenmek mesela. En sevdiği çiçeği öğrenmek için her defasında farklı birini almak ya da birlikte bir çiçekçiden geçtiğinizde öğrenmek. Çok küçük ve önemsiz detaylar, biraraya geldiğinde ikinizi de mutlu edebilecek bütünleri oluşturur. O size hiç müzik zevkinden bahsetmemişken -aslında çok kez bir şarkıcıdan, klipten vs. sözedilmişken-, tamamen ona uygun -korsan olmayan- bir müzik CD’si oluşturup sürpriz yapmak. Ve fazlası…
Eğer bir insanı tanıdığınızı iddia ediyorsanız, hakkında farklı alanlarda en az 10 şeyi bir anda sayabiliyor olmalısınız. Siyasi görüşü, dini görüşü, aşka bakışı, sanata ilgisi, en sevdiği yemek, babasının yaşı, sevdiği renk, okuduğu okul.. Önemli ya da önemsiz, onnun hakkında -özellikle doğal süreçte- ne kadar çok şey öğrenmişseniz, onu o kadar tanımışsınızdır. Kimlik bilgilerini zaten herkes bulup öğrenebilir.
Ve emin olun, ne kadar insan tanırsanız, o kadar insan da sizi tanır. Kastettiğin şey popülerlik değil. Başkalarının, bir çok insanın sizi size anlatabilmesi oldukça keyif vericidir.
Belki bu yazı da bana -ve size- yeni insanlar kazandırır.
Belki de çoktan kazandırmıştır…