Geçtiğimiz haftanın önemli bir bölümünü  Sony Ericsson’nun Xperia Arc model cep telefonunu inceleyerek geçirdim. Micro Sim (ufak sim kart) sahibi olduğum için telefon fonksiyonu ile çok fazla haşır neşir olamasam da, arta kalan durumlarda muhtemelen iPhone’umdan fazla kullanmışımdır. Bunun en büyük sebebi, Android işletim sisteminin bana ilk kez bu cihazla bu denli davetkar göz kırpmasıdır. Şimdi biraz Xperia Arc’ın teknik özelliklerinden, biraz da kullanım tecrübelerimden bahsedip yorumlarımı yazacağım.

Cihaz ilk ele alındığında şekli, boyutları ve hafifliği ile dikkat çekiyor. “Arc” adını veren kavisli tasarımıyla ele avuca güzel oturan telefonun ağırlığı sadece 117 gram. Bu kadar hafif olmasının dezavantajı ise kolayca uçabilmesi. Masamdayken, hafifçe elimi çarptığımda epey sürüklenen alete biraz hızlı carpsak ne olur bilmiyorum ama yok denecek hafiflikte olması güzel. Kutu içerisinden çıkan korumacı kılıf belki bu probleme de çözüm olur ancak ben telefonun tamamını kapsayan kılıflardan hoşlanmıyorum. Zarif tasarımının ölçüleri ise 125 x 63 x 8.7 mm şeklinde sıralanıyor.

4.2 inç’lik ekranı oldukça büyük. Bu kadar büyük bir ekrana sahip olmasına rağmen, beklentilerimin biraz altında bir ekran çözünürlüğü sunuyor: 480×854 piksel. Ekran, yakın zamanda çıkan pek çok smartphone (akıllı telefon) gibi multitouch (çoklu dokunmatik), özelliğine sahip ve çizilmelere karşı dayanıklı. Ekranın büyük olmasının tek dezavantajı ise, kullandıkça pili büyük önemli tüketiyor olması. Ekran karşıdan bakıldığında son derece güzel renkler verse de, açı farklılıklarından oluşan renk kayıpları yine son derece fazla olmuş.

Xperia Arc’ı sim kartsız test ettiğim için şarj konusunda çok net verilerim olmasa da, kartsız tecrübelerim ve araştırmalarımla şu bilgileri verebilirim. 3G bağlantısı, Wi-Fi (kablosuz), GPS (konum belirleme) özellikleri hep birlikte açık olduğunda, pil ömrü 15 saati ancak bulacaktır. Kullanılmadığı zaman 3G’yi ve GPS’i kapatarak süreyi 1 güne kadar uzatabilirsiniz. Sim kart olmadan, sadece Wi-Fi açık halde bu süre 3 güne kadar uzuyor. Bu şekilde mini bir tablet “gibi” kullanmak ek yük olsa da çok da uzak bir seçenek değil. Ben cihazı test ederken pek çok işimi iPhone yerine Xperia ile gördüm.

Android 2.3.2 işletim sistemi ile gelen Xperia Arc, birkaç dokunuşla 2.3.3 sürümüne güncellenebiliyor. Güncelleme işlemini yapabilmek için, kullanılmasa dahi bir sim kartın takılı olması ve 3G bağlantısının açık olması gerekiyor. Aksi halde sunucuya erişim sağlanamıyor. Daha önce kullandığım Samsung Galaxy Ace ile sevemediğim Android, bu cihazda tüm nimetleri ile ilgi çekecek biçimde kullanılmış.

Üzerindeki 8mp kamera ile, 720p@30fps (saniyede 30 kare, “hd ready” formatında) video ve 3264×2448 pixel çözünürlükte fotoğraf çekebiliyor. Fotoğraf/Video çekim ekranındayken otomatik ya da dokunarak odaklama yapmak, ekrana dokunarak fotoğraf çekmek mümkün. Çekim modundayken ekranı sağdan sola sürükleyerek detaylı fotoğraf ayarlarını, soldan sağa sürükleyerek ise son çekilen fotoğrafları görmek mümkün. LED flaşlı kameranın ayrıca yüz tanıma ve gülümseme tanıma özellikleri de var.

Çektiğiniz fotoğrafları (ya da diğer içerikleri) anında bir yazıcıyla,  e-posta ile ya da Facebook gibi sosyal ağlarla paylaşmak mümkün. Destekleyen uygulamaları kurdukça, seçenekleri arttırmak da mümkün. Örneğin Twitter uygulamasını kurduğunuzda, paylaşım seçeneklerine Twitter da ekleniyor. Twitter uygulamasını açmaya ihtiyaç duymadan, hemen fotoğraf üzerinden paylaşılabiliyor. Aynı şekilde bir albümün tamamını tek seferda Facebook’a yüklemek de mümkün.

Benim Xperia Arc’deki en beğendiğim özelliklerden biri de “auto correction” (otomatik yazı düzeltme) oldu. Herhangi bir alanda yazı yazarken, klavye’nin yukarısında alternatif sözcükler öneriliyor. Önerilerde yanlış yazdıysanız düzelmiş halleri ya da yarım yazdığınız bir şeyin olası tamamlanmış halleri bulunuyor. Bu özellik sayesinde birkaç harfe dokunup sözcük seçmek suretiyle çok hızlı yazı yazmak mümkün. Bu özellik görebildiğim kadarı ile şu dönemin en gözde cihazı Samsung Galaxy S2’de bile yok.  (bilgim yanlışsa düzeltin) Bu opsiyonu daha başarılı kılan yanı ise, sizi tanıması. 2 Mecrada “naturelgs” kullanıcı adı ile giriş yaptıktan sonra, “nat” yazdığımda “naturelgs” önerisinde bulundu. Türkçe dahil onlarca dili desteklerken, diller arası geçiş için tek dokunuş yetiyor.

Benim hoşlanmadığım detay ise, sanırım Android’li cihazların tümünde olan, “geri” butonu. Görsel arayüzlerde dokunulabilecek bir geri butonu yok. Bu yüzden cihazın alt tarafında bulunan donanımsal butona basmak gerekiyor. Sürekli ekran kullanırken, ekranın dışına çıkmak zorunda olmak istemiyorum. Malesef ki uygulama geliştiriciler de gözlemlediğim kadarıyla bu konuya önem vermiyor.

Xperia Arc’da geri tuşu, (bazen defalarca geri giderek) uygulamadan çıkmanızı da sağlıyor. “Home” butonu (ortadaki, ana sayfa butonu) da aynı işi görüyor. Ancak cihaz içinde dahili bir “task manager” (uygulama yöneticisi) olmadığı için, hangi program açık, nerde ne yapıyor anlamak mümkün değil. Tabii ki Market’ten onlarca “task manager”den birini indirip bu işi pekala görebiliyoruz. Ben böyle bir detayı hazır bulmak isterdim.

Xperia Arc ile paylaştığım bir içerikte, “mikrofon arkada olduğu için handsfree’de ses gitmiyor” ve “Bluetooth anteni arkada olduğu için yavaşladığı” yorumlarını görmüştüm. Hem Bluetooth hiç kullanmadığımdan, hem de vakitsizlikten bunu deneyemedim. USB bağlantısı oldukça yeterli zaten. Ses iletimine gelince; mikrofon arka tarafta değil. Cihazın arka tarafında “noise cancellation” için  2. bir mikrofon var. Bu mikrofon video kayıt ve telefon görüşmeleri sırasında dış sesleri azaltmaya çalışıyor. Görüşme için kullanılan mikrofon bu değil. Arka yüzde bulunan diğer bir şey ise hoparlör. Bu tür cihazlarda müzik dinlemek için hoparlörün arkada olmasını tercih etmiyorum. Ancak “handsfree” kullanırken özel bir çaba yoksa, Xperia Arc’ın kavisli tasarımı hoparlörü kapatmaya izin vermiyor.

Cihazın ön tarafında bir kamera olmaması da hatırlanması gereken bir detay. Bugüne kadar 1-2 deneme hariç 3G bağlantısı yapmasam da bazen ayna olacak, bazen kendimi çekmek için kullanıyordum ön kamerayı. Bir ihtiyaç olarak görmemekle birlikte, donanım savaşları arasında bir tık geride kaldığı bu durumda, yeterlilik kararını tamamen size bırakıyorum.

Kalan donanımsal özellikleri de bir toparlayacak olursak, Xperia Arc 1GHz Scorpion CPU (işlemci), Andreo 250 GPU (grafik işlemci) ve 512MB RAM’e sahip. Dahili hafızası 320 MB ile sınırlı ancak “Micro SD” kart ile 32 GB’a kadar yükseltmek mümkün. Kutu içerisinde ise 8GB bir kart gelmekte.

Telefondaki görüntüleri doğrudan bir televizyon ya da benzeri cihazlara aktarmak için bir HDMI çıkışı bulunuyor. Bu çıkış cihazın üst tarafında bir kapak ile gizlenmiş ve “Micro HDMI” tipinde.  Kutu içerisinden bir HDMI kablosu da çıkıyor (genelde çıkmazlar) ancak bana ulaşan cihazda bu kablo olmadığı için üstüne düşüp performansını test etmedim. HDMI zaten yüksek kalitede görüntü ve sesi kayıpsız aktarmak için tasarlandığından bir problem olmasını da ummuyorum.

Cihazın yan tarafında bulunan “Micro USB” portu ile cihazı hem şarj edebiliyor hem de bilgisayar bağlantısını gerçekleştirebiliyorsunuz. Xperia Arc’ı şarj etmek için kutudan 2. bir kablo ya da şarj aleti çıkmıyor. Onun yerine, USB’den prize çeviren bir dönüştücü eklenmiş. Böylece aynı kablo ile hem bilgisayar hem de prizden şarj oluyor.

Şöyle bir düşününce, Android’in tüm nimetlerini fazlasıyla kullanan Xperia Arc, iPhone’uma biraz burun kıvırmama sebep olmadı değil. Hatta Android ve bu cihazın pek çok yönüyle iPhone’umdan üstün olduğunu söyleyebilirim. Buna rağmen, yine Android’in eksik bulduğum yanları (aslında 3. parti eksiklikleri) bu cihazı almak için beni oldukça düşündürür. Muhtemelen biraz daha gelişene kadar da almam. Benim gibi gereksiz detay meraklısı değilseniz ise, Xperia Arc tam olarak “olmuş” bir akıllı telefon.