25 Haziran Cumartesi gecesi, Yeni Rakı’nın bu sene 2’incisini düzenlediği Bi Büyük Fest vardı. Kuruçeşme Arena’da düzenlenen etkinliğin adı her ne kadar “fest” olsa da, “Dünya’nın en büyük gazinosu” iddiasında olan etkinlik, 10.000 metrekare alana alana kurdukları gazinoyla iddialarında haksız değillerdi. Gripin, Şevval Sam ve Emel Sayın‘ın sahne alığı gazinoya uğrayanlar (ya da festivale katılanlar)dan biri olarak o geceyi yazmak istiyorum.
Biletlerin 4 kişilik masada 480 liraya kadar çıktığı (bence uygun) ve en ucuz biletin (ayakta) 40 lira olduğu organizasyona katılım yoğundu. Biletix’den takip edenler biletlerin ne kadar hızlı tükendiğini görebildi. Bu yoğun katılıma rağmen festivalin dijital iletişimini yürüten Zarakol, Türkiye’deki en geniş kapsamlı iş blog yazarları iş birliğini yapıp, Bi Büyük Blog‘a katılan ilk 100 blog yazarına (ayakta) bilet verdi. İş birliği diyorum, Bi Büyük Blog‘da çünkü farklı alanlarda ve bir çoğunun sosyal medya diye anılan popüler mecralarda ünlü olmayan çok sayıda blog yazarının katıldığı gözlendi. Festival bitmesine rağmen katılımın hala açık olduğunu görünce, insanın aklına “iletişime devam mı?” sorusu gelmiyor değil.
Ben festivale blog yazarı olarak kazandığım biletle gittim. Bu kategorideki biletler diğerlerinden çok ucuz, daha az içerikli ve “ayakta” diye geçiyor olmasına rağmen, biraz uzak kalsa da sahneyi tam karşıdan, en iyi şekilde görüyordu. Bu nedenle masa alanlardan bir parça şanslıydık. Kategorimiz “ayakta” olmasına rağmen bolca bar taburesi ve stantlarla desteklenmişti.
Bu alandaki kendime adıma tek problem, ön tarafa yüksek duvar örülmüş olmasıydı. Ufacık bir boyla, alçak bir tekerlekli sandalyede otururken sahneyi görmek pek mümkün değildi. Beni evimden aldırarak alana ulaştırma güzelliğini yapan Zarakol ekibi, kapıdan geçtiğim andan beri koşuşturup çözüm aramaya başladı. Bunun sonucunda organizasyon ekibinin de desteği ile, gecenin geri kalanını benim için kurulan bir platform üzerinde geçirdim. Bu nedenle organizasyondan bağımsız, tamamen kişisel olarak Zarakol’a ve organizasyon ekibine teşekkürlerimi açık olarak iletiyorum.
Etkinlik, geneli itibariyle çok keyifli geçti. Öyle ki, yağmur bile keyfimizi kaçıramadı… Sahneye ilk çıkan Yeni Rakı Orkestrası gecenin belki de en sıkıcı anlarıydı. Hava henüz aydınlık, kimse henüz kafayı bulmamış ve karnını doyurmamışken sahne aldıklarında ses sisteminin de yetersiz olduğu sürpriziyle karşılaştık. Yetersiz ses, kötü ayarlanmış kanal düzeni ile ne enstrümanlar ne de vokal güzelce duyulabildi. Bu da tüm ilgiyi üzerlerinden çekti zannediyorum.
Yeni Rakı Orkestrası’nın ardından sahne alacak olan Gripin’e kadar olan süreci, yeme-içme ve alışverişe ayırdım ben. Masadakiler için zengin bir menü, ayaktakiler için bir yiyecek (ve bir rakı) hakkı olsa da, bununla yetinmeyenler için karın doyurmak biraz masraflıydı. Sosisli sandviç 12, köfte sandviç 10 liraydı. Gecenin büyüğü rakı ise olabilecek en uygun fiyattaydı. Tek 6, duble 10 lira. Yiyecek ve içeceklerle birlikte satılan kadehler, kül tablaları ve tuzluklar 2.5 lira fiyat ortalaması ile son derece güzeldi. Evde bir örneği bulunan el işçiliği kadehlerden 5 adet alıp, evdekinin farklı olduğunu anlamaksa ayrı bir detaydı.
İlk içkiler içilirken, Gripin de sahnede görününce, keyifler iyice yerine oturmaya başladı. Gripin’le biz oldukça eğlenip, bağıra bağıra şarkı söylerken, ön taraftakilerin daha sakin bir halde oturup izlediğini gördüm. O hali de üzerlerinden gecenin ortalarına kadar atamadılar. Gecenin geç saatlerinde yağmur yağabileceği günler öncesinden duyrulmuştu. Gripin de daha hava henüz yeni kararmışken, inadına “Yağmur” şarkısını söylemedi, “onu en son söyleyeceğiz” deyip sahneden indi.
Bazıları Gripin’in ara verdiğini düşünüp yeniden sahneye çıkmasını beklerken, sahneye çıkan Şevval Sam oldu. “Bu gece arabesk okuyacağım” diye başlayıp, dediği gibi de devam etti. Gripin ve Emel Sayın’ın arasında böylesi arabeski yadırgasam da; kafalar güzelken önemli de değildi çok. Kafalar güzeldi diyorum ama henüz 1 duble içmiştim. Nasıl böyle güzelleştim bilmiyorum…
Şevval sahnedeyken annem aradı; o gürültüde yarım yamalak duydum ama “burada yağmur başladı, orası nasıl?” diyordu. “Yok anne, burası çok güzel” deyip telefonu kapattığımda, ilk yağmur damlalarını üzerimde hissettim. Şevval şarkısına devam ederken, tedbirini önceden almış Zarakol ekibi tüm izleyicilere yağmurluk dağıtmaya başladı. Henüz herkes yağmurluğunu alamadan da ilk damlalar kesilmişti bile… Şevval de “bakın nasıl durdurduk yağmuru” diye seviniyordu. Bu sıralarda tüm davetliler eğleniyordu.
Organizasyon günü 25 Haziran, Kazım Koyuncu’nun da ölüm yıl dönümüydü. O gün keşke yaptığı düetin de hatrına Gelevera Deresi’ni söylese, Kazım’ı da ansa… Rakıyla da pek güzel gider dedim. Dedim ama olmadı… Kazım’ı anmadan sahneden indi. Sağlık olsun.
Gecenin en güzel zamanları, festivalin zirvesi ise herkes için Şevval’den hemen sonra sahneye çıkan Emel Sayın’ın konseri olmalı. Kadın zaten gecenin yıldızı, assolist olarak çıkıyor sahneye… O şarkılarını söylerken yemekler bitmiş, kafalar kıvama gelmiş durumda. Herkes zaten oldukça keyifli. Bir süre duran yağmur, yeniden başlayıp Emel Sayın şarkılarını söylerken şiddetini arttırarak devam ediyor; ve konserin ilerleyen vakitlerinde Gripin de sahnede…
Sağanak yağmur altında deli gibi ıslanırken, rakılarımız yağmur suyuyla tamamlanır olmuş. Emel Sayın ve Gripin yaptığı düette “durma, yağmur durma” diye haykırıyor. Biz de yağmura aldırış etmeden onlara eşlik ediyoruz: Durma, yağmur durma.