likertfav

Sosyal Medyanın hayatımızın bir parçası olmasıyla birlikte Retweet (RT), Fav, Like (Beğen), Share (Paylaş) gibi butonlar da belki de gün içinde en çok tıkladığımız, dokunduğumuz butonlar haline geldi. Bu butonların temel amaçları belli zaten. Peki bu amaçlar dışında kullanamaz mıyız?

Mesela bir ölüm haberini like etmek sahiden ayıp mıdır? Bence değildir ve ben de buna göre, bu butonları birden çok amaç için kullanıyorum. Bu yazıda da hangi butonu ne(ler) için kullandığımı ve kullanabileceğinizi listeleyeceğim.

Ben bu yazıda Facebook ve Twitter odaklı olacağım ama örnekler hemen her platforma uydurulabilir.

Like (Beğen)

FriendFeed’in hayatımıza soktuğu ve Facebook’un yaygınlaştırdığı bu buton sayesinde artık beğenmediğimiz bir şey yok gibi. Çünkü her sitede, her uygulamada, her içeriğin altında bir Like butonu görmemiz mümkün. Peki bu buton beğeniyi göstermek haricinde nasıl kullanılabilir?

Mesela ben bir ölüm haberi sonrası “başın sağ olsun” demeyi çok ağır buluyorum. Yüzyüze iletişimde üzüntümü belirtmek kolay ama yazılı ortamda çaresizim. Aynı şekilde geçmiş olsun demenin de çok gerekli olduğunu düşünmüyorum. Dahası, biz “başın sağ olsun”, “geçmiş olsun” yazdıkça, içerik sahibi de cevap vermek zorunda hissedebiliyor. Ben ölüm ya da sağlık duyurularını like ederek, “bu konuyu gördüm, dikkatimi çekti ve ilgileniyorum” demeye çalışıyorum.

Ayrıca Facebook gibi platformlarda like ve benzeri butonlar o içeriğin daha fazla kişiye ulaşmasına da yardımcı oluyor. Bu yüzden gereğinde olmadık şeyleri beğenmekten çekinmeyin.

Facebook’taki like butonunun bir diğer güzelliği de ilginizi çeken içerikleri daha sonra okumanız için bir arşiv oluşturması. Facebook profil sayfanızda kapak görselinin üzerindeki Activity Log (hareket dökümü) butonu like ettiğiniz, paylaştığınız, yorum yazdığınız her şeyin detaylı bir listesini tutuyor. Bu listeyi “sadece like’lar” diye listeleyebilir, liste içinde kolayca aramaya yapabilirsiniz.

Daha sonra bakmak istediğiniz bir içeriğe önce like verin, uygun olduğunuzda Activity Log’dan bakın.

RT Et ve Paylaş

Twitter’ın Retweet (RT), Facebook’un Share (Paylaş) butonlarının temel amacı belli: Başkasına ait bir içeriği, sizin takip takipçilerinizin de görmesini sağlamak. Nedense bu butonların sadece çok beğendiğimiz, kendimizinkiyle aynı fikri ortaya koyan içerikleri RT edebilir ve paylaşabilirmişiz gibi bir algı var. Oysa beğenmediğimiz şeyleri de RT edebiliriz ve paylaşabiliriz.

Mesela ben tamamen benimle zıt düşünen insanları da takip etmeye, her türlü fikri değerlendirmeye çalışıyorum. Bu kişilerin içeriklerini eğer makul buluyorsam  “bakın, ben katılmıyorum ama böyle de bir görüş var” demek için, eğer saçma buluyorsam da “bakın nasıl saçmalamış” demek için kendi takipçilerimle paylaşabiliyorum.

Zaten neden paylaştığımın önemi yok, o fikri savunup savunmadığımı öğrenmeniz 45 saniyenizi almaz. Bu yüzden üstüme yapıştırmanıza ve bu beğenmediğiniz bir fikirse, içerik sahibi yerine beni yargılamanıza hiç lüzum yok.

Eğer ünlüyseniz ya da fenomenseniz de; size gelen hakaretleri RT ederek hedef gösterebilirsiniz. Ne yalan söyleyeyim, bunu bazen ben de yapıyorum.

Fav

Her halde en işlevsiz gibi görünen buton bu. Fav’ladık da ne oldu? Kim görecek, kim bakacak fav’larımıza? Gerçi Twitter fav’ları da RT gibi göstermek için çalışıyordu ama bir sonuca da varmadı. Ben bu Fav butonunu tıpkı Facebook Like butonunda olduğu gibi, daha sonra bakmak amacıyla işaretlemede ve ilgili içeriği gördüğümü belirtmek için kullanıyorum.

Twitter’da bu bazen “tamam, anladım” anlamında, bazen kızlara yürümek için, bazen de teşekkür etmek için işe yarıyor. Özellikle Twitter’da seri mention aldığım zaman veya blog yazılarım -özellikle yorum cümlesiyle- paylaşıldığı zaman, hepsini RT etmek de, karşılıksız bırakmak da çok anlamsız. Bu noktada Fav en büyük yardımcım.

Netice itibariyle, birçoğunuz “e ben de zaten böyle kullanıyordum” diyebilir. Bu yazıyı yeni bir bilgi yaratmaktan ziyade, aldığım ve gözlemlediğim tepkilere bir karşılık olsun diye yazıyorum. Butonların adlarına çok takılmayın; nasıl daha işlevsel kullanabileceğinize odaklanın.