masa_cover

Blog mimlerini yaşatan insan Fundalina, Çalışma Masanız Nasıl Görünüyor başlıklı yeni bir mim başlatmış. Mim’i ondan alan Caner (Protechman) de masanını anlatırken beni mimlemiş. Artık yazmak bir görev oldu. Önce kısaca blog mimi nedir, onu hatırlatayım: Mim, bir blog yazarının başlatıığı bir konuyu, seçtiği blog yazarlarının tekrar etmesini ve sürdürmesini istemektir. Seçilen blog yazarları “mimlenmiş” olur.

Bu defaki mim konumuz, çalışma masamızın nasıl göründüğü. Aşağıdaki fotoğrafların altına yazacağım bilgilerle ben de kendi masamı ve bu masada barınan hemen her şeyi anlatacağım. Bu sırada kullandığım ürünlerin marka ve model adlarını da yazabilirim. Umarım “reklam yapıyor” hissine kapılmazsınız. Fotoğraflara tıklayarak büyük boylarda görebilirsiniz.

Genel görünüm

tn_masa1
Her ne kadar başlık “çalışma masam” olsa da, fiziksel şartlardan ötürü ofise gidemediğim için odamdaki bu masa benim hem çalışma hem de eğlence alanım. Bu masada işimi yapıyorum, oyun oynuyorum, kitap okuyorum, müzik dinliyorum, müzik yapıyorum, bir şeyler içiyorum. Hayatımın önemli bir kısmını işgal eden bu masa değişken bir dağınıklığa sahip olsa da her dağınık insanda olduğu gibi, benim kafamda yeterli bir düzene sahip.

Orta alan

tn_masa1
Klavye, (fotoğrafta görünmese de hemen solundaki) fare ve monitörden oluşan merkez üçgen bu masanın en önemli yeri. Çevresi ise her zaman erişmek isteyebileceğim nesneler, modem gibi sabitler ve bir takım ıvır zıvırlarla dolu. Klavye ve fare setim Logitech MX 5500. Fiyatı alırken canımı biraz acıtsa da, rahat ettiğim ve yıllardır kullandığım tek klavye. Öncesinde aynı seriden olan MX 3200 kullanıyordum.

Fotoğrafta kahve fincanını gördüğünüz alanda, her zaman boş ya da dolu bir bardak görmeniz mümkün. Çoğunlukla ince belli çay bardağı veya Türk kahvesi fincanı. Masanın en pis yeri de burası. Mutlaka çay kahve lekesi vardır. Bardağın yanındaki peçetelerse her türlü acil ihtiyaçta yardıma koşuyor. Peçetenin altında gibi duran şey de, şu sıra LG G3’ü test ettiğim için köşesine çekilmiş iPhone 4’üm. Bir hafta kadar sonra yine birlikte olacağız. Bu arada LG G3 incelemesi de çok yakında blogda olacak.

Sağ taraf

tn_masa1
Masanın yarı işlevsel tarafı burası. Sırasıyla bu alanda görünenleri anlatayım: En solda ufak bir RF kumanda var. Bu kumandanın işlevinden blogda bahsedemeyeceğim. Yanında klavye ve faremin alıcısı ve hemen yanında da neredeyse hiç kullanmadığım webcam var.

Biraz daha sağa bakınca, yazdığım şarkıları kaydetmek için aldığım mikrofon ve Logitech Z623 2.1 ses sisteminin sağ uydusu var (5.1’den buna terfi ettim. ayarlanabilir basları kuvvetli, tizleri yeterince temiz). Uydunun önündeki iki kutu ise mızıkalarım. Biri Tombo marka, Lee Oscar serisi G key’li, diğeri Suzuki marka C key’li Easy Rider. Odamdaki diğer enstrümanların fotoğrafı da tam şurada.

Devamında DBI‘nin bir yılbaşı hediyesi olan manuel tweet makinesi, küçük not kağıtları, yıllardır yanımdan ayrılmayan Varta marka pil şarj cihazı (bir kampanyadan neredeyse bedavaya almıştım) ve bitkisel hayata girmiş ama hala yaşam sevinciyle dolu şarjlı pillerim var. Masanın sağ önüne doğru uzandığımızda LG HBS 730 BT kulaklık (müzik dinlemek için süper değil ama yatakta çok rahat), şov olsun diye orada duran kartvizitlerim ve kadrajın çok dışında kalan beyaz tahta için bir kalem var.

Sol Taraf

tn_masa1
Burası da masanın en kaotik alanı sağ taraf. Görünenlerin bazıları demirbaş, bazıları dönem dönem değişebilen, bazıları ize her gün ne olacağı belli olmayan şeyleden oluşuyor. Mesela bu fotoğrafı dün çektim ve bu alanın bugünkü görünümü tamamen aynı değil.

Merkezde M-Audio Keystation 32 midi klavyem var. Bu model hem en düşük fiyata alabileceğim hem de masamda çok yer kaplamayacak en ideal klavyeydi. Her an elimin altında ve beste denemelerimi bununla yapıyorum. Klavyenin önünde faremin şarj istasyonu ve LG G3’ün “quick start guide”ı var. Solunda ise Huawei’nin eşantiyon USB flaş belleği. Huawei Ascend P7 Ön İncelemesinde bahsettiğim basın kiti bu belleğin içindeydi.

Midi klavyenin arkasında yüz yıl önce aldığım ve hala tükenmemiş monitör temizleme spreyi, boş olduğunu tahmin ettiğim bir pil, 1-2 gözlük temizleme mendili, G3’ün şarj aleti, ne olduğunu bilmediğim bir kağıt, LG marka hem USB hem mini USB bir flaş bellek ve boyu 10 cm kadar olan fakat “boyu değil, işlevi önemli” söylemini doğrulayan bir USB “uzatma kablosu” var.

Masanın daha sağında, arkadan öne doğru yer alanlarsa şöyle: Benim hiç kullanmadığım kablosuz bir sabit telefon, aslında hiç hoşnut olmadığım Linksys X2000 ADSL modem, modem üzerinde temizlik bezi, önünde LG G3’ün kutusu var.

Kutunun altında bazı blog yazarlarına gönderilen ve okurken çok sıkıldığım, Korhan Bozkurt’un Hoşçakal kitabı var. Etkinlik Soma faciası nedeniyle sonsuzluğa ertelenince yüzüne anlatma fırsatı bulamadım. Kitabın üst-önünde bir doğum günü hediyesi olan sevimi Skull Candy kafa üstü kulaklıklarım var. Ve son olarak da sol ön köşede kimliğim, yine bir gözlük mendili ve kardeşime ait bir lens kapağı var.

Masanın solunda bir de çekmece var ama oraya hiç girmeyeceğim şimdi. Masanın sol yanından daha az kalabalık değil.

Bitirirken

Valla siz buraya kadar okudunuz mu bilmiyorum ama ben yazarken sıkıldım, bunaldım. İçinde bulununca her şey ne kadar muntazam görünse de, yazarken çok kalabalık hissettirdi. Bir iki detay için “bu ne” diye kontrol ihtiyacı da hissetmedim değil.

Her neyse, sıra geldi birilerini mimlemeye.

– Taze baba Yiğit Kalafatoğlu
– Sosyal medyanın aykırı adamı Ercüment Büyükşener
– Hocaların hocası Uğur Özmen

Mimlendiniz!