Burak Budak bir mim yazmış, topu da sonra Süleyman Sönmez‘e atmış. Ben de olaya atlayıp, cevabımı yazıyorum: Hayır!
Zaman zaman yazılarında bahsediyorum aslında kendimi tekrarlayarak da olsa. Mesleğim değil ama yazmak benim işim. Seviyorum. Bu yüzden pek umursamadan, kim okur diye düşünmeden, beğenilip beğenilmeme endişesi taşımadan yazıyorum.
Kimi zaman bir anı, bazen beğendiğim bir hizmet tanıtımı, bazen bir haber, bazen kendime notlar, bazen sinema yorumları… İlgili olduğum, olabileceğim hemen her konuda aklıma gelen, düşündüğüm, gördüğüm her şeyi yazıya çeviriyorum. Çoğu zaman başladığım yazıyı nasıl toparlayacağımı, nasıl bitireceğimi bilemiyorum. Ya uzayıp gidiyor ya da sonu olmadan, ucu açık bir biçimde bitiyor. Tabii ki canımı sıkıyor bu da…
Blog yazmaksa, yazı yazma tutkusunun bir parçası. İnsanlar ne düşünürse düşünsün yazdığımı söyledim. Fakat birilerinin okuduğunu bilmek, görmek. Bana, çalıştığım sektöre, arkadaşlarıma, aşklarıma, aileme; hayatıma dair ne varsa paylaşabilmek ayr bir haz veriyor.
Bu düşüncede bolca narsist duygularım olsa da; biraz da “kendimi anlatabilmek” var işin altında. Nedense bir çok defa kendimi anlatamadığımı ya da anlaşılamadığımı düşünüyorum bireysel ilişkilerimde. “Nedense” dedim fakat neden de belli. Çok defa söylediklerim yanlış anlaşıldı düşünce şeklimi, üslubumu bilmeyenlerce. İnsanlarla tanışabilmek için blog yazmak çok büyük bir nimet aslında. Bir insanı tanımak için varlığını biliyor olmak değil; fikirlerini, tavırlarını biliyor olmak gerekir. (hatırlatın, bir ara bu konuda da yazayım. (: )
Son sebep ise paylaşmak, düzeni korumak. Şimdiye kadar ekileni biçtim, ekileni biçmeye devam ediyorum. Blog yazarak ben de yeni tohumlar ekiyorum ya da bunu amaçlıyorum. Öğrendiğim bir çok şeyi bloglar veya blogsal kısa makalelerden öğrendim. Benim de birilerine öğretebileceğim bir şeyler olacaktır elbette… Ve onlar da yazacaklar…
Özetle; yazmayı seviyorum ve yazmak için bir çok sebebim var. Bu yüzden blog yazmayı bırakmayı düşünmedim, düşünmüyorum, ileride de düşünmeyeceğimi sanıyorum.
Ve, son olarak bu mimi Burak Bayburtlu‘ya şutluyorum!..
en güzelini yapıyorsun abi. beğenilme kaygısı yaşamadan yapmak. Zaten blog yazmanın ilk gereğinden biridir.
Bir de bunu anladım ki senin gibi düşünen, gören, yaşayan birileri mutlaka okuyor blogunu. O yüzden kaygı taşımamak gerekiyor. Mim i almana sevindim :)
okuduğumuzu biliyorsun… çok fazla haberleşemesekte burada buluştuğumuzda biliyorsun… bence de kesinlikle bırakma… pek çok şey öğreniyoruz senden…
ben de bırakmıycam ama benim yazı aralarım baya uzamaya başladı bu aralar… ama yine de kuvvetle savunuyorum en iyi deşarj olma yöntemlerinden biri yazı yazmak ne konuda olursa olsun… okunduğunu bilmek ise evet hepsinden daha büyük bir haz veriyor…
kısacası yazı güzel bitmiş sevindim =) aman demiştim başta başlarken =)
Bende Selim blog yazmayı bıraktı diye sitem ediyorsun sandım başlığı görünce :P
Aslında mim’i sana paslayıp zorla yazdırmak lazımdı. :D
hani demişsin ya” benmde ögretebilceğim bişlere olucak ” işte buna gerçekten katılıyorum :)
yazmayi birakacagini dusunmuyorum,dusunmedim hic. ne kadar cok sevdigini bilenlerden biriyim. ama tek dilegim, ileride “zamansizlik” gibi nedenlerle birakmaman:)