Geçtiğimiz Cumartesi akşamı Aylin Aslım yeni albümü Zümrüdüanka‘yı tanıtmak için Salon IKSV‘de bir konser verdi. Elbette ben de oradaydım ama bu yazı konserden başka şeylerden de etraflıca söz edecek. Salon’la tanışmam, Tekerlekli sandalyede konser izlemek ve benim için limitüstü bir yoğunlukta geçen haftasonu. (Aslında bir kısmı ikinci bir yazıda olacak.) Bahsettiğim yoğunluk tamamen keyfi ve mutluluk verici bir yorgunluk ama ne var ki şu satırları yazmaya başladığım Pazartesi günü öğleden sonrası hala gözümü açamamış bir haldeyim.
Blogumda bir iki yazımı okuyanlar zaten benim ağzımdan çok duydu ama ilk olarak şunu tekrar edeyim, İstanbul’da -neredeyse- hiçbir mekan, salon tekerlekli sandalye ile konser, tiyatro, dans vb. performanslar izlemeye kesinlikle uygun değil. İki ay önce, bir grup tweet‘leşme sırasında Salon’un benim için uygun olduğunu öğrendim. Devamında Salon’dan Aslıhan hanımla yazışarak detaylı bilgi aldım. İkna olduktan sonra keyifle izleyebileceğim bir konser avlamam gerekiyordu.
Salon’un web sitesinde konserleri düzenli takip ederken, bugünden bir ay kadar önce de bir radyo programında Aylin’in Salon konserini öğrendim. Yalnız gidebilsem bile dönemeyeceğim için Ozan Eicher‘e benimle gelip gelemeyeceğini sordum. Ozan’ın kabul etmesiyle, üstüme düşen son görev olan Salon’u teftişe çıktım. Aslıhan hanımla sözleşip, bir Cumartesi akşam üzeri Salon’u ve kendisini Salon’un gerçekten ne kadar bana uygun olduğunu görmek için ziyaret ettim.
Sadece mekan değil, metrodan çıkıp o taş yoldan Salon’a nasıl ulaşacağım bile önemliydi. Salon’un etrafındaki kaldırımdan, içerideki her köşeye kadar inceledim. Bu sırada Aslıhan hanımda benimle oldukça ilgilenip detaylı bilgi verdi. Salon bir engelli için tamamen kusursuz değildi ama eksikleri küçük detaylarda olduğu ve kendi başına bir istisna yarattığı için “mükemmel” sözünü de hakediyordu. Devamını oku →