Birileriyle biraz uzunca, çok da geyik olmayan sohbetlere girince çoğunlukla konuştuğumuz şeyler aslında yazmaya da değer oluyor. Dün akşam da bunun gibi, Nihan Bora ile internet üzerinden biraz sohbet ederken adı geçti Virgül’ün. Nihan’la ortak cümlemiz “Virgül en sevdiğim noktalama işaretidir” oldu. Aksi de çok mümkün değil herhalde yazan ya da yaşayan biri için.
Bir kere kurabildiğim hemen her uzun cümlede Virgül’ün payı büyüktür. Tıpkı bir binanın kolonları gibi, upuzun bir cümleyi yıkılmadan ayakta tutuyor. Ancak cümle içinde bir yıkıma sebep olmamak için, virgülün de nereye konacağını aynı o kolon gibi doğru hesaplamak gerekiyor. Virgül konduğu yeri destekler, güçlendirir. Virgül bir dizi şeyi birbirinden ayırmayı, gruplamayı kolaylaştırır ancak aynı cümlenin hiçbir öğesini de birbirinden ayrı tutmaz. Virgül kendi için değil, cümle için vardır.
Nokta öyle değildir mesela, son sözü o söyler. “Burada bitti” der. Egemendir fakat hakim değildir. Ünlem, Nokta’dan daha da gaddar olur çoğunlukla. Soru işareti de okurdan yardım ister, cevap bekler. Cevabı verilmemiş bir soru cümlesi hiçbir zaman bitmiş bir cümle olamaz oysa. Ya da ne bileyim, Üç Nokta var. O her şeyi bilen, son sözü söyleyen noktaların üç tanesi bir araya gelir, Virgül olmak bir yana dursun, Nokta olmayı bile başaramazlar. Bölünmüşlerdir, ayrılmış, dağılmışlardır. Hangisinin son sözü söyleyen olacağına karar veremezler ve hiçbiri de ağırlığını ortaya koyamaz. Sonunda da cümleyi okuyucuya tamamlatırlar. Okuyucu ise şaşkındır, düşünür, ne diyeceğini bilemez. Her birinin sonu başka olur, bazen sonu hiç olmaz.
Sonra Virgül, herkesin bir nefes almasına fırsat tanır. Kolay değildir koskoca cümleyi bir seferde okumak, yazmak ve yaşamak. Ben yazamazdım Virgül’ler olmasaydı kısa cümlelerle. Ben yazmadım diye değil, Virgül’ler yok diye okuyamazdın sen de. Hiçbirimiz de yaşayamazdık olmasalardı.
Uzun cümlelerden oluşuyor hayat paragrafımız. Kimimizinki koca bir sayfa, kimimizinki sadece kendi, paragraf… Bazılarımız da kitap dolduruyor. Her Nokta’dan sonra ağlıyoruz, “Bitti” diye. Soru İşaret’lerimiz da, Üç Nokta’larmız da aynı aslında. Cevap veremiyoruz, düşünemiyoruz, bazen anlamıyoruz, bazense anlatamıyoruz. Ancak her zaman, bir Nokta’dan, Üç Nokta’dan, Ünlem’den bir diğerine yaşarken koyduğumuz her Virgül bize nefes alma fırsatı verir, güçlendirir. Yeri gelir, Üç Nokta’dan çok düşündürür ama sonuçlandırır.
Bir yapının kolonları gibidir ama Virgül. Doğru yere konmazsa, doğru şeyi desteklemez. Bazense yıkıma sebep olur…
Yazıyı okuyunca düşündüm… Ben yazı yazarken sık sık “… ” kullanırım. Sanırım 3 noktacıyım:)