Önceki iki yazımda, 20 Mart’ın benim için bir Kültür günü olduğunu yazdım. Ozan Eicher ile birlikte sergiden tiyatroya derin bir mücadele ile yol alıp durduk. İlk olarak Van Gogh Alive sergisini görüp yazdım. Sonra da aynı akşam izlediğim 3. Türden Yakın İlişkiler – Başlangıç oyununu yorumladım. Bu yazılarda yalnızca sergi ve oyunun içeriklerine odaklandım. Ancak bahsedilmesi gereken bir detay daha var: Sergiye, tiyatroya, sinemaya, vesaire ulaşmak bir tekerlekli sandalyenin üzerindeyken hiç de kolay değil. Üstelik, ulaşmak da yetersiz. Bu yazıda günün kararlaştırılmasından, bir sonraki yazımda ise yolculuk ve süreçten yorumlarımla bahsedeceğim. (Fotoğraf wowturkey‘den. Orada bir çözüm de bulunmuş.)

13 Mart akşamı Ozan “Van Gogh ilgini çekiyor mu? Birlikte gidelim mi?” diye sordu. Ben de “nasıl gideceğiz olum?” diye karşılık verdim. O çok rahattı. “Ne var ki? Önce metroya bineriz, sonra füniküler, sonra tramvay. Biraz yürürüz hepsi bu.” Ben tereddüt ettim. “Hepsinde asansör var mı?”, “Tekerlekli sandalye için uygun mu?” diye sorgulamaya başladım. Bir tek fünikiler biraz sorunlu. Akülü tekerlekli sandalye ile binmek pek mümkün değil. İttirmeli olanla ise çok zor değil. Biraz Yandex Panorama’dan biraz Google Maps’den civarı inceledik. Youtube’da füniküler ve tramvay videolarını bulup izledik ve nihayetinde sergiye gitmeye karar verdik. Devamını oku →