Etiket: şişli

Engelli-hamile gazeteci vs Ben

Bugün, daha önce iki (biriki) yazımda belirttiğim şartlarda yine kardeşimi kursa götürmek için Taksim’deydim. Aslında bugün diğerlerine nazaran oldukça sakin bir gün geçirdim. Ayakkabı boyacısından sucuya kimse de yolumu kesip sohbet etmedi. Yani neredeyse anlatmaya değer bir şey olmadı.  Fakat yine de kısacık anlatmadan geçemeyeceğim bir olay ve karakteri bu yazıma konuk etmek istiyorum. (Şekil yapayım dedim ama, ben yazıp anlatacağım. Ne konuğu?)

Şişli’de evimden çıkıp, Taksim’e kolayca gidebilmek için Osmanbey metrosuna yol aldık. (Şişli’de engelli asansörü yok) Taksim’e kadar da tamamen olaysız gittik. Trenden inip asansöre gittiğimizde halihazırda bekleyen, yaşı 40’ın altında bir adam(!) vardı. Yolunu kesip “burası benim” edasıyla önüne geçtim. Ciddiye almayıp beklemeyi sürdürdü. Dayanamadım, o an düşündüğüm cümleyi sesli olarakona püskürttüm: “Pardon, sadece meraktan soruyorum, okuma yazmanız var mı?” İlk başta anlamadığını belirtince, cümleyi yineledim. Ses tonumu ve mimiklerimi kontrol edip gerçekten merak ediyor gibi olmaya çalıştım. “Var” deyince önümüzdeki tabelayı işaret ederek yeniden konuştum: “Lütfen şu yazıyı okur musunuz?” O da sesli bir şekilde bana(?) okudu. Tabelada şöyle yazıyordu: “Asansörde engelli, yaşlı ve hamilelere öncelik verdiğiniz için teşekkür ederiz.

Devamını aşağıya bir kısmını dialog olarak yazacağım olay, kesinlikle kurgu değildir. Trafiğe kapalı alanda (asansörde) yaşanmış olup, tamamen gerçektir. Sakın evde denemeyiniz, sinirleri yıpratır. (Zaten 58 kişi evinize sığmayacaktır)

– Bu asansörü benim kullanmam gerekiyor?
– Öyle de, bacaklarım ağrıyor, merdiven çıkamıyorum.
– Yürüyen merdiveni kullanın, basamak çıkmanız gerekmiyor.
– Onda da çıkıyorsun..
– Yoo, ilk basamağa ayaklarınızı koymanız yeterli, o çıkıyor yukarı.
– Ama kalabalık, kem küm.. Ben gazeteciyim. Magazinciyim ben. (Büyük adamım ben diyo)
– Hmm, benim de gazeteci tanıdıklarım var. (noolmuş? Benim gazetecim senin gazeteni döver)
– Kim o?
Serdar Kuzuloğlu.
– O da mı magazinci?
– Hayır, teknoloji yazarı.
– Bu alet akülü mü şarzlı mı? (t.sandalyemi soruyor)
– Akülü ve şarjjjlı! (j’yi bastırdım evet)
– kaç para bunlar? 5000 var mı?
– Bilmiyorum, ben bir dernek vasıtasıyla aldım. Sanırım 2000 liranın üzerine.
– Hmm, peki.. (yeni bir soru geliyordu, sözünü kestim)
– Ee, fakat konumuz bu değildi. Bu asansöre benim binmem gerekiyor.
– Hıı.. (Bu hıı’lar sürdü. Geçiştirir değil, “haklısın” tonundaydı bu hıı’lar ama tepkileri öyle değil di)
– Bakın haber yetiştirecem dediniz, asansör hala gelmedi. Merdiveni kullansanız yetişmiştiniz.
– Hıı..
– Peki hamile misiniz?
– hıı..Hıhı..

Bir süre daha benim spontane sorularım ve onun “haklısın” tonlu hıı’lamaları sürdü. Sonra da susuştuk. Bizi dinleyerek asansör bekleyen genç neslin kalabalığı da iyice artmıştı. (hakkını yemeyeyim, bir de amca vardı) Geciken asansör geçkalmışlığını sonlandırınca asansöre sessizce bindik. 58 kişi asansöre binerken nasıl sessiz kalabildiğimizi hala bilmiyorum. Her neyse, sessizlik sürer, asansör çıkar, pireler berber .. iken, ben son vuruşumu yapacak cümlemi savurdum. “Biliyor musun, magazincileri hiç sevmem ve sırf bu yüzden 7 yıldır televizyon izlemiyorum.” Güldü, “Neden yau?” dedi. İzlemeye değer bulmadığımı anlattım. Arkamdaki 56 kişilik gruptan (+2 kardeşim ve ben =58.. n’aaber? 58 derken sallamıyordum, hesap ortada) göremediğim biri her şeyi yıkıp bitiren cümlesiyle bizi de-şarj etti: Niye yağu? Ne güzel genç kızları gösteriyorlar.

Kasım 22 / 2008
Yazar Simto ALEV
Yorumlar 8 Yorum

1 Mayıs, Evimdeki Biber Gazı…

1mayis.jpgGösteriler Taksim’de olsun mu olmasın mı tartışıldı durdu bütün hafta. Büyük bir inatlaşma sürdü gitti. Sonucunda da Taksim’e izin çıkmadı. Fakat göstericiler de bunu kabullenmedi ve 1 Mayıs sabahı erken saatlerde Taksim’e çıkma mücadelesi başladı.

Bir yanda panzerler, biber gazı bombaları; öte yanda göstericiler… Bir o yana, bir bu yana kovalamaca oynayıp duruyorlar. Fakat bundan zarar gören ne gösterilere katılan işçiler, ne de onları kovalayan polisler. Tamamen bu grupların dışında kalan halk.

Sabah yatağımdan slogan ve helikopter sesleriyle uyandım. Televizyonun olayları gösterdiğini sandım fakat durum öyle değilmiş. Ben gösterilerin içinde kalmışım. Slogan atan gruplar ve polisler benim sokağımda oynuyormuş kovalamaca oyununu. Televizyon da bizim sokağı ve çevre sokakları gösteriyor. Çok garipsedim. Televizyondan ve pencereden gördüğüm şey aynı…

Annem 15 adım ötedeki bakkala ekmek almaya gitti ama biber gazını koklayıp geri döndü. İkinci girişiminde ise ekmek alma girişimi başarılı oldu. Zemin kattaki evimizin camına taş sektirmeyi başardılar. Cadde veya sokağa bakmayan bahçemiz, biber gazı doldu.. Üstelik, ömrümün 4/5’i bu sokaklarda geçti. İlk kez böylesini görüyorum.

Dahası, yukarıda paragrafta anlattıklarım bir şey değil aslında. Göstericilerin güzergahı Şişli Etfal Hastanesi çevresinde. Polis de tüm gücünü buralarda çekinmeden kullanıyor. Bir çok hasta ve yakını acıları yetmezmiş gibi, bir de biber gazından zarar görüyor. Hastane çevresindeki malmısın?com ekibi de biber gazından nasibini almış durumda.

Peki ama neden tüm bunlar? Bugün bayram değil miydi? İşçilerin güzelce bu günü kutlaması gerekmiyor muydu? Neden bu kargaşa? Bugünün suçlusu kim olacak? Vali? Hükümet? İşçiler?

Mayıs 01 / 2008
Yazar Simto ALEV
Kategori Benden..
Yorumlar 5 Yorum