Gösteriler Taksim’de olsun mu olmasın mı tartışıldı durdu bütün hafta. Büyük bir inatlaşma sürdü gitti. Sonucunda da Taksim’e izin çıkmadı. Fakat göstericiler de bunu kabullenmedi ve 1 Mayıs sabahı erken saatlerde Taksim’e çıkma mücadelesi başladı.
Bir yanda panzerler, biber gazı bombaları; öte yanda göstericiler… Bir o yana, bir bu yana kovalamaca oynayıp duruyorlar. Fakat bundan zarar gören ne gösterilere katılan işçiler, ne de onları kovalayan polisler. Tamamen bu grupların dışında kalan halk.
Sabah yatağımdan slogan ve helikopter sesleriyle uyandım. Televizyonun olayları gösterdiğini sandım fakat durum öyle değilmiş. Ben gösterilerin içinde kalmışım. Slogan atan gruplar ve polisler benim sokağımda oynuyormuş kovalamaca oyununu. Televizyon da bizim sokağı ve çevre sokakları gösteriyor. Çok garipsedim. Televizyondan ve pencereden gördüğüm şey aynı…
Annem 15 adım ötedeki bakkala ekmek almaya gitti ama biber gazını koklayıp geri döndü. İkinci girişiminde ise ekmek alma girişimi başarılı oldu. Zemin kattaki evimizin camına taş sektirmeyi başardılar. Cadde veya sokağa bakmayan bahçemiz, biber gazı doldu.. Üstelik, ömrümün 4/5’i bu sokaklarda geçti. İlk kez böylesini görüyorum.
Dahası, yukarıda paragrafta anlattıklarım bir şey değil aslında. Göstericilerin güzergahı Şişli Etfal Hastanesi çevresinde. Polis de tüm gücünü buralarda çekinmeden kullanıyor. Bir çok hasta ve yakını acıları yetmezmiş gibi, bir de biber gazından zarar görüyor. Hastane çevresindeki malmısın?com ekibi de biber gazından nasibini almış durumda.
Peki ama neden tüm bunlar? Bugün bayram değil miydi? İşçilerin güzelce bu günü kutlaması gerekmiyor muydu? Neden bu kargaşa? Bugünün suçlusu kim olacak? Vali? Hükümet? İşçiler?
bayram filan yalan, sadece karşıt tarafların bi güç gösterisi günü…
hastane goruntulerini tv de izledim.insan hic mi onlem almaz, hic mi hastaneyi,sokagini eyleme kapamaz. bunlar nasil dusunulmedi hayret ediyorum. taksimde o kadar polis jandarma uyumus hareketsizlikten. o kadar polisi oraya yigacaklarina, gunun belli bir saatinden sonra farkli yerlere yaysalardi. yazik oldu o kadar insana. sorumlusu basta hukumet, sonra vali. ama cikip olay olmadi, sorunsuzdu diyebiliyorlarsa rahatca, yaptiklarinin farkinda bile degiller demekki.
taraf olmadığınız halde biber gazını vs.yi yemekten rahatsız olduğunuzu belirtmişsiniz. suçlamalarınızı tamda bu işlerin sorumlularına yönelteceğinize 1 mayıs’a katılanları suçlayan bir tutum içine girmenizin mantığı nedir? polis devleti neden şampiyonluk kutlamalarına, polis gününe, hatta taksim tacizcilerine bile açtığı taksimi emeğin gününde emekçilere kapatır bu sormayı ya düşünmüyorsunuz yada art niyetlisiniz. bir işçi olarak mesela ben bugün taksimin mücadeleyle kazanılmış olmasına rağmen kendi bayramımı taksimde kutlayamıyorum. çünkü “anlayışlı” patronlarımın daha iyi planları varmış
Cüneyt, yorumun üzerine kendi yazımı bir daha okudum hatırlayamadığım bir şey mi yazdım diye.
Bayramın bu hale gelmesinden, hiç alakam yokken biber gazı yemekten rahatsız olduğumu belirtmişim. Fakat ne işçileri ne de polisi suçlamışım.
Hatta yazının sonunda suçlu kim diye sormuşum. Devlet mi? İşçi mi? Fakat cevap vermemişim. Takdir okuyanın. Ben bütünden rahatsızım. Tüm o yaşananlardan. İşçisiyle, polisiyle, devletin kararlarıyla, işçilerin başına gelenlerle, ilgisiz kişilerin başına gelenlerle.. Bütünden rahatsızım.
Dahası bırakın işçileri suçlamayı, yazımın sonunda polise dokundurmuşum. Çok net hatırlıyorum polisin nerede olduğuna bakmadan umarsızca hastaneyi gazla doldurmasını.
Suçlu ararsak da; herkes biraz suçlu benim fikrimce. İşçi değil ama bunu fırsat bilip işçilerin arasına karışan ve dahi işçileri kışkırtanlar suçlu.
Polis umarsızlığı ile suçlu. Vali tedbirsizliği ile, hükümet aldığı kararla suçlu.
Fakat ayrı görüşlerde insanlar değiliz Cüneyt. Hepimizin istediği şey işçilerin gerçekten bir bayram kutlaması. Taksim açılsın, işçiler gitsin. Şarkılar, türküler söylensin. Üslubunca dertler anlatılsın, şenlik olsun. Polis sadece izlesin, hiçbir şeye karışmasın vs. vs. İşçi haklarını da mümkün olduğunca savunurum. Ama evime taş atmaları kesinlikle işçi hakkı değildir.
Kardeşim bu kadar olayların ortasında bire bir yaşayan ve iki taraftan da olumsuz etkilenen hiç birşeyle hiç alakası olmadan biber gazına maruz kalan tarafsız bir gözün duygularını çok güzel yansıtmışsın.
Fakat olayın bir de şu boyutu var.İnsanlar düşünseler ki Taksim sadece bir yürüyüş alanı ya da bir gösteri meydanı değildir 1 Mayıs’ta aynı zamanda 1977’deki vahşeti anma yeridir, o olaylarda ölenlerin hepsi belki bu gün memleketlerindeki topraklarda gömülüdür ama onların asıl yattıkları yer asıl mezarları taksim meydanıdır.Bu yüzden 1 Mayıs’ta taksimin anlamı bu açıdan daha büyük bir önem kazanmaktadır. Bu gün o vahşet gününde kurşun sıkan şerefsizlerin kimi geberip gitti kimi meclise girdi ülkeyi yönetiyor. Ama 1 Mayıs 1977 şehitlerinin ruhları ancak 1 Mayıs’ta Taksim’de işçi kardeşleriyle buluşmalarında huzur bulabiliyor.