Biraz tesadüfle yazı dizisi kıvamında oldu. Daha önce sosyal medyada siyasetten bahsetmiştim. Bu defa olan bitenler ise bence daha güzel, daha heyecan verici.
Bugün FriendFeed Sertab Erener ve Demir Demirkan‘ın Twitter girdileri ile şenlendi. Hala tartışılıyor olsa da, özellikle Özgür Alaz’ın yorumundan, Demir’in fotoğrafından sonra ben emin oldum ki, bu profiller gerçek. Arkalarında Siyasetçiler ya da markalar gibi adlarına yazan bir ajans, gönüllü birileri yok. Bu işi güzel yapan da bu.
İlk gün heyecanından olacak, Sertab özellikle ortalığı kirli gösterecek kadar fazla girdi yazdı Twitter’ına. Ve acemiliğinden olacak, yalnızca Twitter üzerinden aldığı mesajları yine Twitter üzerinden yanıtladı. FriendFeed yansımaları cevapsız kaldı. Bir yanda kirlilik tartışmaları sürdü, bir yanda “gerçekten kendisi mi” tartışması. Ben, gerçekten kendileri olduğunu farz ederek yazıyorum. Kendileri değilse, onların kusuru olsun. Elbet bu yazı bir gün birileriyle örtüşür.
FriendFeed’de bir çoğunu, soyal medyanın ünlülerle dolması ve çekilmez hale gelmesiydi. Oysa bir ünlünün, bizim aramızda, bizim gibi davranması ünlü ve halk ayrımını ortadan kaldırıp, bütünleşmeyi sağlar. FriendFeed’de yazdığım gibi, Sertab’ın ya da Demir’in Twitter’a “Şu an bir Çin restoranında acılı lahmacun yiyorum” demesi son derece içten ve bizim girdilerimizden farksızdır. Kimse, “Aa, ünlüye bak! O da lahmacun yiyormuş.” diye de şaşırmasın. Burada kilit nokta ünlünün FriendFeed, Twitter, Facebook gibi siteleri direkt olarak reklam, duyuru vb. amaçlarla kullanmamasıdır. Bu ancak takip edilmemelerine sebep olur.
Ya da bir konser’de rahatsız olduğu bir şeyi yazabilir. Yani içerik, “Oo bebeğim her şey süper. Ben güzelim, sen güzelsin; uçuyoruz, dünya güzel.” tarzı olmaz. Yine kilit nokta, içtenlik, gerçeklik…
Sosyal Medya’nın getireceği bir diğer güzellik, karşılıklı etkileşim. Bilmiyorum o kadar güzel günleri de görür müyüz ancak Demir hazırladığı bir solo‘yu paylaşabilir. Müzisyen arkadaşlar da Demir’in kabulüyle eleştirir, yorum yapar. Belki çok daha güzel bir sonuçla bir şarkıya renk katar. Bunun sonucunda hem dinleyici kazanır, hem de müzisyen. (Demir’in okuduğunu farz ederek: Duygularını kattığın besteye karışmak elbette haddimiz değil, ancak konunun özü birliktelik.)
İlginç bulduğum bir diğer nokta da; bir çok insanın (müzikten bahsediyorum) sanatçılara hayran, hatta aşık olmasıdır. Müzikal yeteneklerini, ensturman hakimiyetlerini, seslerini, müzikaliteleni bir kenara bırakıp sınırüstü bir aşkla onlara ulaşmak isterler. Genellikle de ulaşamazlar. Sanatçının bize ulaştığı bu noktata da onları dışlamak, kovmak bence pek bir ironik olmuş.
İşi müzik üretmek olan bu insanlar elbette ki sosyal medyaya bizim kadar hakim değillerdir. Şu anki girişleri, bizim bir günde orkestra kurup BGM’de falan konser vermemize benzer. Ancak biraz ılımlı yaklaşıp yol gösterici olursak, yeni medyanın müzik piyasası üzerinde biz ve sanatçılarla birlikte devrim yaratması mümkün. Ki bu aslında başla bir yazı konusudur. Müzik piyasasındaki online değişiklikler sanatçı ve dinleyiciye kar olarak dönecek, eminim…
Özetle, çok doğru bir başlangıç olmasa da güzel ve gerekli bir başlangıç oldu ve ben bundan mutluyum…
Not 1: Bugün Sertab Ve Demir günden yarattığı için onların adlarını sıkça kullandım. Ancak görüşlerim geneldir.
Not 2: Yine de Ciguli FriendFeed’e üye olmasın.
Not 3: İki sanatçıyı da severim, ikisinin de hayranı ya da aşığı değilim. Sadece müzik.. Bu yüzden bu yazımdan ötürü yalaka diyeni yalamak isterim.
Not 4: Her ikisini de herkesi olduğu gibi adıyla andım. Mis gibi oldu..
Not 5: 5 olsun, yuvarlak olsun. Hadi eyvallah…
İyi olmuş bu yazı. Ancak Demir Demirkan’ın bile kendisi olmadığına inanlar var :)