Acayip adam Yunus Günçe. Radyo, televizyon, sahne geçmişi az değil ama ben kendisinin 2-3 yıldır farkındayım. Pek de takipçisi değildim doğrusu; sebepsiz. Bir şekilde doğru zamanda denkleşmemişiz demek ki. Kelime Oyunu’nda birlikte yarışmamız muhtemelen o zamanı denkleştiren şey oldu.
Kelime Oyunu performansımı ve deneyimimi yazarken Yunus Günçe için ayrı bir başlık açmıştım. Akıllı adam, konuşacak bir şeylerimiz olmalı. Daha evvel Yunus Günçe’nin Rehab‘lerini izliyordum ama Bu fikre, daha çok TEDxAlsancak konuşmasını izleyip, birlikte yarıştıktan sonra vardım. Geçtiğimiz cuma günü de Bo Sahne‘de Yunus Günçe’nin tek kişilik gösterisi Kafamda Böcekler Var‘ı izlemeye gittim.
Yunus Günçe’yi sahnede izlemek için birden çok sebebim vardı aslında. İlki malum, izlemeye değer bulmam, düşünce biçimini sevmem ve bunu sağlama ihtiyacı. Diğer bir sebep de, yarışmanın ardından yaptığımız kısa sohette Bo Sahne’nin engelliler için ne kadar uygun olduğunu konuşmamız (ben 9/10 puan verdim). O akşam “izlemeye geleceğim” dedim ve hem bu sohbetin karşılığını nezaketen vermem hem de sözümü tutmam gerekiyordu (hoş, ilk sebebim olmasaydı ne sözüm olurdu, ne de böyle bir karşılık verirdim). Aynı zamanda Bo Sahne’yi de “gelecek ay neler var” diye kontrol edilecekler listesine ekledim.
İşin aslı, gösteriyi izlemeye gitmeden evvel blog yazmak gibi bir fikrim yoktu. Genelde önceden tahmini bir karar veririm, ardından “vay be” dedirtecek bir oyun izlediysem ya da benim için özel bir deneyimse yazarım. Kafamda Böcekler Var, bu seçeneklere karşılık gelmese de, yazmam gereken bir şeyler olduğunu hissettim.
Öncelikle gösterinin bir tanımını yapmak lazım. Bu bir oyun değil. Çünkü Yunus Günçe, yazılı bir -edebi- eserin (piyesin) temsilini yapmıyor sahnede. Aslına bakarsanız, yazılı hiçbir şey yok ortada. Çıkıp, aklına ne gelirse konuşan bir adam var: “Bende 25 saat anlatacak şey var, siz hangi 2 saatine denk geldiniz bilmiyorum” diyor.
Elbette anlatmayı daha çok sevdiği hikayeler de vardır her performansında anlattığı. Ben dinlediklerimden ikisini daha önce de dinlemiştim kendisinden. Böyle hikayeler yazılı olmaz ama ezberlenir, kendiliğinden. Önce iç seste başlar, kendi kendine; sonra dışa döner, ezberden akar gider. Bunlar da böyledir. Eğer anlatacağı hikayeyi bilmiyorsanız, zaten ezber olduğunu düşünmezsiniz. Çünkü bu organik bir hal.
Bu bir stand-up da değil aslında. Kimseyi güldürmeyi amaçlamıyor. Sadece kafası böceklerle çok dolmuş bir adam, zincirleme akan düşüncelerden sıra neye geldiyse, hangisi neyi tutup getirirse onu anlatıyor. Komiklik yapmaya çalışmıyor pek ama çok da güldürüyor. Ben hem çok güldüm, hem de kimi zaman hiç gülmeden dikkatle izledim, dinledim sadece. Olması gerektiği gibi.
Bo Sahne’nin 80-90 kişilik bir salonu var. Son yıllarda gördüğümüz bir çok yeni bağımsız tiyarto gibi ilk oturma sırası sahneyle aynı zeminde. Sahnenin derinliği fazla da olsa, Yunus Günçe anlatacaklarını seyirciye en fazla 2 metre uzakta, bazen çok daha yakından, herkesin gözlerinin içine baka baka anlatıyor.
Seyircisine “siz” yerine “sen” derken, ne anlatacaksa aslında sana anlatıyor. Bu da insanda bir cevap verme isteği uyandırıyor. Çoğunlukla performansını baltalamamak için sussam da; zaman zaman diyaloga girdiğim oldu benim. Diğer zamanlarda da en azından jest ve mimiklerle yanıt vermeyi denedim. Onun da seyirciden beklentisinin bu olduğunu düşünüyorum.
Size de önerim, çok geçmeden Bo Sahne‘den veya Biletix‘ten Kafamda Böcekler Var‘a bilet alın, önyargılarınızı evde bırakıp izlemeye gidin. Kendinizi gülmek ya da gülmemek için çok zorlamayın, inatlaşmayın, gösterinin bir parçası olun. Selamımı söyleyin. Çok eğleneceksiniz. Eve döndüğünüzde aklınızda tek bir şey kalacak: Yunus Günçe sahnede çok iyi.
Not: Geç kalmamaya özen gösterin. Benim izlediğim akşam, oyun başladıktan sonra kapıyı biri araladı, Yunus Günçe “oyuna mı geldiniz” diye davet etti. Hiç dert değildi, kimse sorun etmedi ama gösterinin ilk 15 dakikası çok önemli olduğu için de çok şey kaçırdı. Siz öyle yapmayın, vaktinde gidin.