Demir Demirkan geçen hafta attığı bir Twit’te şöyle yazmıştı: “3 gün hiç bir şey yapmadan durmak isteyen var mı???” Cevapladım, “3 Gün hiçbir şey yapmadığımı görürseniz, cesedim kokmadan beni gömmelisiniz demektir.”

Demir de bu cevabımı beğendiğini belirten bir yanıt yazmış ve eklemiş: “ama benim için bu 3 gün o 3 gün” Fikrimi biraz daha açıklamak istedim. Sesli harflerden, noktalama işaretlerinden yana fedakarlık yapsam da 140 karaktere sığamadım. En iyisi bir blog yazmak deyip bugüne kadar erteledim.

Yazmama Demir vesile olsa da, “hiçbir şey yapasım yok”, “keşke hiçbir şey yapmasam” gibi lafları ilk kez ondan duymuyorum. Ancak gerçek şu ki; bu istek koskocaman bir yalan. Aslında istenen şey hiçbir şey yapmamak değil, mevcut yapıda yapılanlardan kaçmak, onları yapmamak. O gün, o hafta, o ay her ne yapıyorsak adını “hiçbir şey”  koyup, yapmamaya karar veriyoruz. Oysa ara verip gerçekten yapmak istediklerimizi yapsak. Mesela öğlenleri Dest-i İzdivaç falan izleyip beyinlerimizi uyuştursak, çok tatlı olmaz mıyız?

Demir Demirkan’ın sorunu nedir bilmiyorum fakat 40 günlük Amerika turu, 2 single, jet-lag, Türkiye programlarının üstüste geldiğini hepimiz gördük. Muhakkak daha içsel problemleri de vardır taş okşayarak çözülmeyecek türden. Mesela durum buysa “yok abi, bu akşamki programa katılamam” deyip, evde bacakları uzatıp bir şişe şarap açmak, satranç takımını çıkarıp 2 oyun oynamak… Sonra da sabaha kadar.. Rüyanız Hayrolsun izlemek gerek.

Ben bu tür kaçamakları güne yaymayı tercih ediyorum. Hiçbir zaman birkaç saat tamamen aralıksız çalışmıyorum mesela. Sadece 5 dakika olsun mola vermek, yemeği tv karşısında yemek vs. Zaman zaman da “yeter ulan, sıkıldım. Ben bunları yapmak istemiyorum” deyip, fırsatları zorluyorum…