Blogumu takip edenler, imza kampanyasını ya da gazete haberlerini görenler biliyor; Taksim Meydanı’nını Yayalaştırma Projesi için çalışmalar başlayınca, tekerlekli sandalye ile meydana ulaşmak imkansız hale geldi. Ben de bunun için bir mücadeleye giriştim. İBB Beyaz Masa sağlıklı cevap vermeyince Radikal’de detaylı bir haber yer aldı. Kimse ilgilenmedi, imza kampanyası başlattık. 2 Rampa için toplanan 2800 imzayı resmi dilekçe olarak İBB’ye teslim ettim, 3 ay kimse cevap vermedi. Daha fazla beklememek için bir telefon trafiği ile işin peşine düştüm.
En son geçen hafta rampaların yapılığını öğrenip, bir zafer yazısı yazmadan önce sonucu yerinde görmek için, Cumartesi günü Taksim’e gittiğimde yine hüsrana uğramıştım. En başından, geçtiğimiz Cumartesi’ye kadar yaşanan talihsizlikleri, zorlukları, 2 rampa için verilen mücadeleyi detaylı olarak “süreç takibi” başlıklı yazımda aktardım. Şu an okuduğunuz bu yazı ise, öncekilerin aksine gerçek bir zafer yazısıdır. Çünkü o rampalar yapıldı!
süreç takibinin ardından bugün, Eyüp Bey’i yeniden aradım. (Eyüp Selman Korten, İBB – Ulaşım Koordinasyon Müdürlüğü’nde Konrol Mühendisi.) Artık aramaya utandığımı belirterek ne olacağını sordum. Eyüp Bey bugün kontrol ettiğini, rampaların yapılmış olduğunu ve fotoğrafladığını belirtti. O fotoğrafları da rica ettim, gönderdi. Ayrıca, blogumu yeni okuduğunu, bu kadar uğraştığımı bilmediğini de söyledi.
Konuşmanın detaylarını fazla aktaramayacağım fakat Eyüp Bey, emri veren kişi olmasına rağmen hiyerarşik düzenin biraz yavaşlattığından bahsetti. (ya da ben o düzenin yavaşlattığını yorumladım.) Önceki yazımda belirttiğim çalışanların da habersiz olmasının normal olabileceğini, şantiyede farklı işleri üstlenmiş farklı şirketler olduğunu ekledi.
Görüşmeyi bitirmek üzereyken “daha erken bana ulaşsaydınız, imza ile uğraşmanız gerekmezdi” dedi. Kendisine açıkça itiraf ettim, şimdi size de edeyim: Biraz zorlasaydım daha erken Eyüp Bey’e ulaşabilir ve bu işi sessiz sedasız halledebilirdim belki. Kendisi zaten son derece iyi niyetli. Ancak, o şartlarda ne medyada yer alırdı, ne imza kampanyası olurdu ne de bu kadar ses getirirdi.
Bu arada yukarıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi, sadece rampalar yapılmadı; uyarı tabelası da güncellendi.
Benim amacım o rampalar yapılırken biraz da dikkat çekmekti. Çünkü bu gibi sorunlar her yerde var. Sadece kıyıda köşede değil, Taksim gibi merkezlerde bile oluyor. Böyle büyük bir projeye adım atılırken eksik hesap yapılabiliyor. Umarım bu süreç, daha ilerisi için proje sahiplerine bir referans olur…
Son olarak, teşekkür etmem gerekenler var.
– İlk tepkimi gören yüzlerce kişinin arasından çıkıp “haber yapalım” diyen ve o gün benimle bu deneyimi yaşayan Radikal Gazetesi muhabiri Elif İnce‘ye,
– Her zaman olduğu gibi bu süreçte de adım adım peşimde olan kardeşim Nur Aydoğan‘a,
– İmza kampanyasını başlatmama yardım etmekle kalmayıp, yazılan her metnin, kelime kelime düzenlemesini yapan Change.Org kampanyacıları Zennube Ezgi Kaya ve Serdar Paktin‘e,
– Change.Org’u Türkiye’de aktif olarak var eden adam Uygar Özesmi‘ye,
– İmza kampanyasına afiş hazırlayan efsane tasarımcı Kağan Batır‘a,
– İmza tesliminde Change.Org ekibiyle birlikte yanımda olan patronum Cihan Akbil‘e ve iş arkadaşım Berk Alben‘e,
– İmza Kampanyası’nı görüntüleyen ve yazan DHA muhabiri İbrahim Aktürk‘e,
– İmzasıyla destek olan ve bunu paylaşan 3000’e yakın kişiye,
– Haftada 2 gün aradığım, dert anlattığım ve süreci nihayete erdiren Eyüp Selman Korten‘e,
– Haberini yapan, takip edemediğim kadar dergi ve haber sitelerine,
– Ve bu sürecin bir parçası olmuş, adını say(a)madığım herkese,
Teşekkür ediyorum.
Aslında böyle uzun uzadıya teşekkür listelerini pek sevmem. Bu blogda da daha önce bir örneği olmamıştı. Bu defa gerekti; çünkü bu mücadele bir engelli olarak bizzat benim mücadelem olsa da, amaçları doğrultusunda bu işte emeği olan kimselerden biri eksik olsa, bu başarıyı elde edemezdik. Bu yüzden bu zafer de hepimizindir…