Geçen ay ilk LikeMind tecrübemi uzun uzun anlatmıştım. Bu defa yazsam mı diye düşünürken Şahika‘nın fotoğrafım izlenimlerini yaz demesi, yeterli gazı tabii ki verdi. Fakat bugün o kadar uzun yazacağımı, dolu dolu olacağını sanmıyorum.
Geçen ay hiç tanışmadığım insanlarla tanışmaya gitmiş, bunun da heyecanıyla çok da uyuyamamıştım. Bu defa o ilk katılım heyecanını atmış, dostlarla keyifli geçecek bir kaç saat için yeterince olmasa da uyudum. 6.45 gibi yataktan kalktım. Bir iki lokma kahvaltı edip, Muammer, Altan ve Berk‘i uyandırmak için aradım. Muammer tınlamazken, diğerleri çoktan uyanmıştı zaten. Altan ve Berk’in neredeyse aynı anda gelmesiyle, 7.30 gibi dışarı çıktık.
Altan’ın uyku halini bilmem ama Berk ve ben henüz pek de uyanamamış halde yola koyulduk. Her zamanki gibi Osmanbey’den en öndeki ve ekstr gürültülü vagondan metroya binip (çünkü Şişli-Mecidiyeköy durağında engelli asansörü yok). Şişli-Mecidiyeköy durağında aynı vagona bilen şirin hatunu uzun uzun süzdü, tanıyorum; Baş Dobişko Elif ama, eminde olamıyorum.. Metrodan indik, Starbucks’a yürüyoruz. Fakat adeta kızın peşindeyiz. Kanyon’un giriş koridorunda Berk’e “Bu kızı tanıyorum sanırım” dedim ama, bir süre sonra yollarımız ayrılınca o olmadığına karar verdik.. Oymuş.. Elif’le pek sohbet edemesek de kartını aldım. Bugüne dek onlarca güzel kart gördüm ama hiç bu kadar sevimli ve acıktıranını görmemiştim. (:
İçeri girdiğimizde neredeyse kimsecikler gelmemişti. Ortam bomboştu, tanıdıklarımın da pek azı gelmişti. Şaşırdım. Hemen bir masaya geçtik ama Berkle. Birileriyle selamlaştım. Zaman ilerledikçe herkese “Heey, SanalCafe’nin sahibi bu” diye Berk’i gösterdim. Onu da ünlü edeceğim!..
Uzun süre olduğumuz yerden ayrılmadan yellow.com.tr‘in ısmarladığı kahveleri içtik. Birileri havanın güzelliğine kapılıp kendini dışarı atınca, biz de yerimizde durmadık. Tabii kalabalık öyle artmıştı ki, dışarı çıkmak da, içeri girmek de zorlu bir mücadele gerektiriyordu. Bu sırada hemen herkesle de bir tanıştım. Geçen defanın aksine bir kaç masa dolaşıp, bir kaç kişiyle uzun uzun sohbet edebildim. Özellikle Vigo ve Çağatay Öztürk‘le konuşmak; Vigo ve Burak Yetgin‘nin bilgisini sömürmek çok keyifliydi.
Tavşancık Melis’le, yıllar sonra wrzl‘la, Xing’den Pelin Ayan‘la, Mersin’den Uğur Samsa’yla, 23 Nisan projesinin yaratıcısı Cankız‘la ve yazarken yine dalgınlıkla anlık da olsa (affedin) hatırlayamadığım birkaç adamla tanıştım.
Bu defa bir çoğuyla tanışmış olmanın huzuruyla dolu dolu eğlendiğim, sosyalleştiğim, delirdiğim bir LikeMind oldu. Kaçıranlar çatlasın..