30. yaşıma bundan 2 hafta kadar önce bastım. Bu 30 yılda ara vermem gereken bir 5 yıl hariç, Şişli’nin Merkez Mahellesi’nde ikamet ettim ve bunu sürdürüyorum. Her ne kadar “benim zamanımda” cümleleri kurabileceğim kadar çok zaman geçmiş, çok şey değişmiş olsa da Şişlililer için özeldir buralar.
Lakin bu kadar merkezi bir lokasyon, bu kadar gelişmiş bilinen bir ilçe bile tekerlekli sandalyeliler için bolca küfretme sebebi yaratabiliyor. Ben de bu konudaki sorunları şikayet etmeden bir çözüm arayışı ile Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü ile görüştüm. Bu yazıda da Kemal Kılıçdaroğlu’yla olan görüşmemde olduğu gibi nasıl başladığını ve neler konuştuğumuzu anlatacağım.
Yakın zamanda araçların çıkabildiği bir kaldırım köşesine 2 baba/direk dikebilmek için 6 ay kadar uğraştığımı yazmıştım. Burda İBB’nin son derece ilgisiz olmasının payı büyük tabii. Bu süreçte Şişli Belediyesi’nin resmi Twitter hesabıyla yazışırken, Hayri İnönü’ye de görüşme talebimi yine Twitter’dan ilettim.
Kısa bir süre sonra Hayri İnönü beni takibe alıp, bir DM attı. Özetle ekim ayı sonunda yapılacak Halk Gününe beni davet etti. Evimden aldırıp, evime bıraktırabileceğini söyledi. Ben de memnun olacağımı ifade edip teşekkür ettim.
Halk Günü deyince, biraz ürperdim açıkçası. Belki biraz önyargıyla, mahşeri bir kalabalıkta herkesin başkana derdini anlatmak için yarıştığı bir tablo canlandı zihnimde. Hiç öyle değilmiş. Başkanla yeterli zamanda, birebir sohbet etme imkanım oldu. Kesinlikle bu sohbetler için daha iyi bir isim bulunup, Şişlililere daha doğru aktarılmalı.
Her neyse; geçtiğimiz cuma günü, öğleden sonra 2 civarı evden alınıp, Esentepe’deki başkanlık binasına gittim. Görüşmelere daha vakit vardı. Önce Sosyal Medya yönetim ekibinin odasına geçtik (duy bunları İBB Beyaz Masa, çay teklifimi hiç kabul etmedin). Biraz büyümesi gereken küçük ama her şeye koşan ilgili bir ekipleri var.
Biraz havadan sudan, biraz sosyal medyadan, biraz da benim sorunlarım üzerine sohbet ettik, tanıştık, kaynaştık. Biraz da başkanı çekiştirdik. Bana başkanın engelliler üzerine ne kadar hassas olduğundan, geldiğinden bu yana nelere dikkat ettiğinden bahsettiler. Mesela -sorum üzerine öğrendim- belediyeye ait Kent Kültür Merkezi’ninden daha ilk ziyaretinde kendi dikkatiyle şikayet etmiş. Bu önemli bir ayrıntı.
Görüşmeler için vakit geldiğinde, başkanlık katına geçtik. Başkanın odasının önünde fazla bir kalabalık yoktu. Hatta hiç kalabalık değildi. Görüşmeler başkanın odasında, birebir gerçekleşiyormuş. Odanın kapısında başkanın danışmanı Boysan Yakar‘la karşılaştık (yazının devamında sadece Boysan diyeceğim). Kendisini tanıttı. Ben de. O “tanıyorum zaten seni” deyince “e ben de seni tanıyorum” dedim. Keşke böyle saçma sapan uğraşlarla tanımasaydık tabii.
Bizi üç kişi olarak başkanın odasına aldılar ve kısa bir süre başkanın gelmesini bekledik. Büyükçe bir odanın bir ucunda başkanın masası, diğer ucunda ise rahat bir oturma alanı var. Üçümüz ayrı koltuklarda oturduk. Hayri İnönü odaya geldiğinde, bizi masası başında dinleyeceğini tahmin ediyordum ama herkesi selamlayıp, benimle birlikte odaya giren kadının yanına, evindeymiş gibi rahat bir biçimde oturdu. Açıkçası bu samimiyet ve rahatlık beni memnun etti.
Ben de bu sürede bir görüşmenin nasıl geçtiğini izleyip, kendimi daha hazır hale getirdim. Kadının, izinsiz yapılan bir duvarla ilgili bir şikayeti vardı. Anladığım kadarıyla “o parsel senin, bu parsel benim” derken işler karışmış.
Başkan projeyi dikkatle inceledi, sorular sorup detaylar öğrendi. Başında İmar Müdürü gibi konuyla direkt ilgili kimseler vardı; herkese notlar aldırdı. İlgili kimseler konuyla ilgili görevlendirildi. Daha fazla detay, başkasının özeline girmek olacağı için devam etmiyorum fakat başkanın gerçekten ilgilendiğini gördüm. Aslına bakarsanız “işi bu” ama işini yapan insanlar azalınca, işini bu kadar ilgiyle sürdürenler de beni ayrıca mutlu ediyor.
Sıra bana geldiğinde, başkan yanıma geldi. Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz gibi, göz hizama gelecek şekilde eğildi ve beni böyle dinledi. “Dinledi” yerine “sohbet ettik” demek daha doğru olacaktır belki.
Başkana tüm sorunları detaylı anlatmadım. “mesela hikayesi çok uzun, anlatmayacağım ama bir kaldırıma 2 direk diktirmek için 6 ay uğraştım” dedim. En güncel örnek olduğu için bununla başladım. Şişlide birçok kaldırımın kusurlu olduğunu, mevcut sistemde her köşe için tek tek başvurmam gerektiğini ama bunun da takip edilemez olduğunu anlattım. O da farkında durumun.
Şişli Kent Kültür Merkezi konusunu da tekrar açtım çünkü özelleri bir kenara bırakalım, belediyeye ait ve adı “kültür merkezi” olan bir mekanın engellilere uygun olmaması kabul edilebilir değil. Kent Kültür Merkezi’ne ulaşmak için dörde bölünmüş merdivenlerle 2 kat aşağı inmek gerekiyor. Başkan buraya asansör yapılacağını belirtti. Ben söylemesem de olacakmış.
Ayrıca, belediyenin yetkisi sınırı içine ne kadar giriyorsa, uygun şekilde mağazaların, kafelerin, tiyatroların vs. de düzenlenmesi gerektiğini söyledim. Bu konuda da neler yapılabileceğine bakacaklar.
Başkana özellikle söylediğim şey, “ben buraya şikayet etmeye gelmedim. Bir şeyler yapalım istiyorum. Bu konuda yardım edebileceğim bir şey varsa da hazırım” dedim. O da benden pek farklı düşünmüyordu (belki tekrar görüşmemiz gerekecek). Devamında, bilinen sorunlara çözüm üretmek gerekmediğini, zaten hazır çözümlerin olduğunu, asıl sıkıntının uygulamada olduğunu belirtmeye çalıştım. Bu konuda da anlaştık.
Derdimi anlatabildiğime inandığım için teşekkür ederek görüşmeye sonlandırıcı bir yön verdim. Lafı fazla uzatmaya gerek yoktu zaten. Hiçbir şeyi detaylandırmadan ama kapsayıcı bir çerçeve çizerek, anlatacaklarımı anlatmış ve anlaşılmıştım. Bu noktada konuştuğumuz her şeyin not alındığını da belirtmem gerekiyor.
Başkanın odasından Boysan’la birlikte çıktık ve kısa bir sohbet ettik. Birbirimize adımızla hitap etmeye de bu sohbette karar verdik. Sohbetin özelinden yine bu yazıda bahsetmeyeceğim. Konuyla ilintili olaraksa Boysan sosyal sorumluluk projeleri planladıklarını, bu konuda benim de fikrimi alabileceğini söyledi. “Bu konuda cevaplarım öyle hazır ki; hemen şimdi takır takır söyleyebilirim” -gibi bir şey- dedim.
Neticesinde, yeniden görüşme kararı aldık. Muhtemelen bu hafta tekrar görüşüp, neler yapabileceğimize bakacağız.
Eğer güzel işlerde pozitif sonuca ulaşırsak (ki öyle umuyorum) yine buralardan ilan ediyor olurum.
Bir hatırlatma notu: Bu gibi görüşmeler çok siyasi görünüyor ancak mesele kesinlikle siyasi değil ve gereğinde ben her belediyeyle, partiyle görüşmeye hazırım. Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmem sadece bir Facebook mesajıyla, Hayri İnönü ile görüşmem de sadece bir tweet ile gerçekleşti. Maalesef diğer partilerden, belediyelerden ve hatta önceki başkandan nezaketen bir cevap dahi alamadım. Mesele bundan ibarettir.