Bu başlığı bir piyanist-şantör bestelesin de tavernalarda hoş gelenler eşlik etsin diye atmadım elbette. Durumu daha net izah edebilecek bir cümle kuramadım, yazının içeriğini bir başlık için daha tanımlayamadım. İki cümlede neden aynı şeyi tekrar ettim, onu da anlayamadım.
Bu yazarken, yani fiil halde yazma işini sürdürürken çok net farkettiğim bir şey. Yazarken kendimi o kadar doğru ifade edebiliyorum ki… Yani bunu güzel, iyi anlamında demiyorum. O ayrı bir konudur. Demek istediğim, aklımda ne varsa, ne düşünüyorsam direkt olarak onu aktarabiliyorum yazarken. Tam ihtiyacım olan cümleleri, doğru şekilde sıralayıp derdimi anlatmaya en uygun cümleleri sıralayabiliyorum.
Özellikle böyle olduğunu gördüğüm her yazımda, neden konuşamadığıma hayıflanıyorum. Benim düşüncelerim, benim hislerim. Fakat hemen hiçbir zaman sese doğru bir biçimde dönüşmüyorum. Yazılarımda kelime çeşitliliği gösterme çabam var ve hatta bu kendi halinde bir otomasyon oluşturmuş olduğu halde, konuşurken bu sözcüklerin bir çoğunu kullan(a)mıyorum. Ve dahası zaman zaman sözüm kesiliyor, ne diyeceğini bilemez olabiliyor ve dahası kekeliyorum.
Bir anlamda istemli olmasa dahi kendimi ve en önemli iletişim kaynağımı bizzat engellemiş oluyorum. Elbette düşüncelerimi her an, herhangi bir şekilde anlatabilmem mümkün. Yazarak, resim çizerek, fotoğrafla, grafikle ve başka şeylerle. Fakat o an, yüzyüzeyken gereken şey, benim için daha zor olan konuşmak.
Neden böyle?..
Sadece senin için değil, bir çoğumuz için böyle. Bazen konuşmak gelmiyor içimden. Birine içimden cevap veriyorum ve kendi dediğime kendim gülüyorum. Sanki yazı yazıyorum düşüncelerimde. Yazı yazmak çok güzel Simto, bırakma sakın, yalnız değilsin :)
Simtom belki de bilinçaltın durduruyor seni, yazarken daha dikkatliyizdir hepimiz. Konuşurken zaman zaman aklımızdan geçeni süzgeçten geçirmeden söyleyiverip karşımızdakini incitiriz. Yazarken üstünden en az üç kez geçeriz bir yere yollamadan, sileriz düzenleriz. Konuşurken ise kelimeler ağzımızdan çıktıktan sonra geri dönüşü yok ne yazık ki. Belki de bu nedenle duraklıyorsun konuşurken. Ben her ikisinden de keyif alıyorum. Seni tanıyan ve sevenler için sorun yok, bizlere hem yazıp hem konuşmaya devam et. Teşekkürler yazdığın ve paylaştığın için.
Sevgiler
Evet Seval; ben de sıkça içimden cevaplıyorum. Bazen gecikmeli de oluyor bu. Sonra seslice tekrarlayamıyorum, garip..
Müge ablam; emin değilim aslında. Yazarken de çok düşünmem. Genellikle tekrar okumam, çok gerekmedikçe düzeltmem. Biraz da şey var ama… Bir cümlenin ağzımdan çıkması, aynı cümleyi yazmamdan kısa zaman alıyor. Yazarken geçen her cümlede, bir sonrakini düşünecek vaktim de oluyor sanıyorum..
Tam aksine düşünen dostlarım varki, yazarken kendilerini hiç ifade edemiyorlar.. Ve çoğu zaman yanlış anlaşılıyorlar..
Sanırım yazmak bir tutku gibi bir şey.. Kendimi bildim bileli yazmaktan her daim keyif aldım.. Ve, kesinlikle genelde suskun bir insan olmama rağmen, duygularımı ifade etmek için yazmak bana her zaman daha kolay geldi..
Neden bilmiyorum ama bence güzel bir duygu bu :)
Yazarken yanlış anlaşılmanın en önemli sebebi imla hatalarıdır aslında. Doğru yazdığı müddetçe kimsenin yazıda yanlış anlaşılacağını sanmıyorum.
Ve tabii ki bu bir tutkudur. (: