Bugün gazete ve haber sitelerinde yer alan onlarca haberden biri de bu yıl içinde Türkiye’de 45 yeni alışveriş merkezinin (AVM) daha açılacağı yönündeydi.  Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği Başkanı Hakan Kodal yaptığı açıklamada bu iş için 5 milyar yatırım yapılacağını ve sonucunda 67.500 kişiye de istihdam sağlanacağını söylemiş. Bunun üzerine ben de açıklamayı düzelten, 45 değil 46 AVM açılacağını belirten bir tweet yazdım:

Bu yıl 45 Yeni AVM açılacağı bilgisi yanlıştır. 46 olacak doğrusu. Bizim sokakta boş dükkan var, oraya bir AVM açacağım ben.

Ne kadar şakasını yapıyor olsam da durum bu noktaya geldi zannediyorum. Tamam, yatırım ve istihdam miktarı büyük. Bunun muhakkak ekonomik katkısı da az değildir. Üstelik daha çok tüketir olacağız. (yaşasın!) Fakat her mahalleye bir AVM açacak duruma gelmek de çok acı. Bizi yeni bir kültüre sürüklüyor yazmak istedim ancak daha çok bir kültürsüzlüğe gidiyoruz.

Galleria, Türkiye’nin ilk AVM’si olarak 1988 yılında kurulmuş. Daha sonra Capitol (1993), Ak Merkez (1993), Carousel (1995) açıldı. Hafızam beni yanıltmıyorsa dönem itibariyle hepsi buydu. Yanılıyorsam da bir iki tane eksik yazmışımdır. Bunlar gibi alternatif gezi ve alışveriş mekanlarının olması güzeldir tabi. Ancak bugüne baktığımızda Türkiye genelinde 295 AVM bulunuyor. Bunların 102’si de İstanbul’daymış. Bu kadar çok AVM olunca da gezi alışkanlıklarımız değişiyor.

Bir kere AVM’ler çok geniş alanlara kuruluyor ve giderek yüksekliyor. En büyüğüne, en uzununa sahip olmak bir tür erkeklik meselesini anımsatıyor. Bu alanlar geçmiş yıllarda ya yeşile sahipti ya da ağaçlandırmaya, park ve bahçe yapmaya müsaitti. Şimdi sadece beton yığınları. Bu kapalı kutu beton yığınları içlerinde her türlü giyim mağazasını, kafe ve lokantaları, sinema salonlarını, tiyatro salonlarını bir arada bulunduruyor.Şöyle bir hava alalım diye evden çıktığımızda, kendimizi yakın mesafedeki bir alışveriş merkezine tıkıyoruz. Buna da gezi diyoruz. Adı üstünde, Alışveriş Merkezi. Her şey bir alış, bir veriş meselesi olmuş.

Alıp vermeye neden bu kadar meraklı olduğumuzu da bilmiyorum ama ben bu durumdan çok sıkılıyorum. İşin komiği, tekerlekli sandalye ile ulaşım imkanı en yüksek mekanlar arasında oldukları için randevularımı genellikle AVM’lere ayarlıyorum. (Aslında sadece Cevahir, Metro City ve Kanyon’a erişebiliyorum) Yeni giysiler alacağım zaman da benim için mağazalara erişmenin en kolay yolu yine AVM’ler. Sinema veya tiyatro hususunda ise yine sınıfta kalıyorlar. Zaten görkemli ve çok boyutlu bir sinema salonuyla araya sıkışmış bir tiyatro salonuna sahip olmanın sebebi de muhtemelen bir kültür makyajı yapmak.

Durumum dolayısıyla bir şekilde AVM’lere sık gittiğim ortada. Ne zaman gitsem gördüğüm tek şey kuru bir kalabalık oluyor. Haftaiçi, günün ortalık saatlerinde dahi bazen hareket edecek alan bulmak güçleşiyor. Yapmayın böyle. Gitmeyin bu kadar alışveriş merkezlerine. Çıkın gezin, yağmurda ıslanın, gözlerinizi kısıp güneşe bakın, kartopu oynayın, denize karşı bir çay için; ya da her neyse…

Madem öyle, her sokağa bir AVM kuracak duruma geliyoruz. O zaman ben de bir dükkan kiralayıp ilk AVM’mi açıyorum. Evlere paket servis de planlarım arasında. Parayı bulursam şubeleşeceğim: Simto AVM 2 Bakırköy’de açıldı