Geçen hafta sosyal medyada gündem olan meselelerden biri Twitter’da #ozurdileaylinaslim hashtag’in Trending Topic (çok konuşulan -kısaca “TT” yazacağım-) olmasıyla herkesin dikkatini çeken Aylin Aslım ve Cihat Akbel atışmasıydı. (Aslında diyalog yaşanmadığı için ne kadar atışma denir bilmiyorum.) Olayı canlı takip ederken oldukça sinirlensem de; üzerine yazmayı düşündüğümde yazmamanın daha iyi olacağına karar vermiştim. Ancak Cihat’ın TRT Haber kanalındaki Sosyal Medya TV programına konuk olması ve süreçte yaşananlar benim gözümden öyle çirkindi ki; “artık yazma zamanı” dedim ve başladım. (fotoğraf: Ozan Eicher)
Mevzunun başlangıcını Aylin Aslım’a yapılan küçük bir şaka olarak değerlendirebiliriz. Belki niyet de buydu ama maksadını aştı. Hem de çok aştı. Cihat’ın televizyona çıkma sürecinde yaşananlar ise tuz biber oldu. Tüm süreci kendi gözümle anlatacağım ama peşinen söylemek istiyorum; bu yazıda Aylin Aslım lehine yazacak olsam da; bir Aylin hayranı değilim. Kendisini sever ama tek bir şarkısını ezbere bilmem. Karşı taraf Cihat Akbel’i ise olay gününe kadar tanımazdım. Yazacaklarımın hepsi naçiz bir internet işçisinin görüşleridir.
Her şey Aylin’in şu tweet‘i atmasıyla başladı.
Abazan trollerin en neşeli saatleri bu saatler. Adamsınız, adamın dibisiniz. Sizin de işiniz zor be…
Cihat Akbel de sözde abazan olarak bu tweet’e alındı. “Biz abazanlara laf edemezsin” ana fikirli tweet’lerle karşı atağa geçti. Buraya kadar sorun yok. “Gururlu abazan” modeli hoş bir şaka olabilir. Ancak bu model, #ozurdileaylinaslim hashtag’i ile desteklenince, işin rengi değişti. Bu hashtag altında Cihat ve arkadaşlarının yine “gururlu abazan” motifli tweet’leriyle şenleniyordu ki; bu hashtag TT oldu. Böyle bir hashtag’in TT olması da; TT olmasıyla yaşanacaklar da öngörülemez değildir. Zaten Cihat, arkadaşları ve olaya taraf olanların çabası da bu hashtag’i TT yapmak üzerineydi. Başka hiçbir sebeple bu kadar sık tekrar edilemezdi.
Bu hareket, niyet ne olursa olsun kasıtlı yapılmıştır. Durduk yere birine saldırır gibi özür diletmek, kitlesel bir hareket başlatmaksa ancak onur kırıcı olabilir. Cihat Akbel’in attığı “kafasına orak fırlatmak lazım” tweet‘i ve benzerleri de özellikle tüm bu süreçte açık bir saldırı olarak nitelendirilebilir. Cihat bunun siyasi bir sembol olduğunu iddia etse de konunun abazanlıktan siyasete nasıl geldiği de, bu sözün o hararette nasıl şaka olarak algılanacağı da tartışmalıdır.
İş bu kadar hareketlenince ise daha başka bir boyuta geçildi. Gerek Aylin’i sevmeyenler, gerek dün varlığı bilinmeyen adam Cihat’ın bir anda fanı olanlar, gerekse “mevzu varmış biz de karışalım” diyenler hashtag’e destek verdi. Tehtitler, hakaretler, aşağılamalar ve küfürler gece boyu havada uçuştu. Hangi niyetle olursa olsun kasıtlı başlatılan bu hareket son derece çirkin, hukuki olarak sorun yaratacak bir meseleye dönüştü.
Cihat, “başkalarının yazdıklarından beni sorumlu tutamazsınız” diyor. Genel olarak haklı. Peki hashtag’i başlatan, onu TT yapmak için uğraşan diğer bir deyişle “saldırın emrini” veren kimdi? Sorumlu değil midir? Bu kadar zeki bir adam bu oyuna düşecek kadar düşüncesiz hareket eder mi? Peki kendisinin yazdığı “yaşama sevincini elinden alacağız” tweet‘i açık bir tehtit değil miydi? Hayır, şakaydı. Değil mi?
Yaklaşı 2 güne yayılan bu hengamede Aylin Aslım boş durmadı ve avukatı aracılığıyla dava açıp bunu basın yoluyla duyurdu. Ardından fısıltı halinde konu hala konuşulsa da; işin doğrusu ortalıkta derin bir sessizlik başlamıştı. Ta ki Sosyal Medya TV bunu bozana kadar.
Programa gelmeden önce söylemek istediğim iki şey var:
Birincisi; internetteki hak ve özgürlüklerle ilgili. Daha önce PuCCa ile ilgili yazımda anonim kalmanın bir hak olduğundan bahsettim. Bırakın İnternet Düşmanlığını yazımda internetteki adamın da sokaktaki adam olduğundan bahsettim. Sokaktaki insan evinde bir ünlüye küfrediyorsa, beğenmiyorsa, eleştiriyorsa; bunu internette de yapabilmeli. Birileri gerçek düşüncelerini paylaşana kadar herkes çok sevildiğini sanıyordu. Ancak öyle olmadığını görmek pek çoğuna ağır geldi. Bununla birlikte, sansüre karşı yürüyüşte de en önde gidenlerden biriydim. Biri, misalse Aylin Aslım’dan hoşlanmıyorsa, bir tweet atıp “seni sevmiyorum” diyebilmeli. Sınır aşılırsa da iş hukuka ya da kişinin takdirine kalır, o ayrı. Ancak bu mevzuda bireysel tavırlar değil, kitlesel bir saldırı vardı.
İkincisi; Sosyal Medya TV programı ve sunucusu Serdar Kuzuloğlu ile ilgili. Programı alanında tek olduğu ve interneti iyi tanıyan biri üstlendiği için her zaman takdir ettim. Bir o kadar da konuk seçimlerinin -bana göre- çok yanlış olmasından, her zaman açık olarak eleştirdim. Yeri geldi Serdar’ı yakın bir dostummuş gibi savundum. Bunu tamamen tarafsız bir gözle, gelen eleştirileri haksız bulduğum için yaptım. Sonucunda, birilerinin “Programa çıkmak için yalakalık yapıyorsun” tepkisini aldım. Bir haftadır Serdar ve programa olan öfkemi paylaşıyorum. Bu yazıda da tavrının -bana göre- ne kadar yanlış olduğunu anlatacağım. Bu iş böyle. Yarın haksız eleştiri görürsem yine savunacağım, öbür gün gerekirse söveceğim. Bu konuda bir yorum yapacaksanız, bu paragraf aklınızda olsun.
Şimdi gelelim Cihat Akbel’in Sosyal Medya TV’ye konuk olmasına…
Cihat Akbel’in daha konuk olacağını öğrendiğim an, tepki göstermeye de başladım [1], [2], [3]. Tepki göstermemin sebebi yukarıdaki paragraflarda yazdıklarımla ilgilidir. Bir insana (kimliğini geçtim) sözde şaka diye onur kırıcı, saldırı ve tehtit içerikli bir hareketi kasti olarak başlatıp başkalarının da hakaret ve küfür yağdırmasına sebep olarak sözüm ona “sosyal medya ünlüsü” olan birinin televizyonda alkışlanması kabul edilir şey değildi. Şüphesiz söz hakkı olamalıydı. Ancak Aylin Aslım’ın da sözü olan bir programda “neden yaptığı” sorgusuyla. Bir “internet kahramanı” olarak değil.
Buna rağmen hala mümkün olduğunca sessiz izleyici olmayı kabul ederken, yayına 2 saat kala işlerin rengi iyice değişti. Programa alınacak diğer konuklar, Cihat Akbel de konuk oluyor diye “o çıkarsa biz çıkmayız” dediler. Cihat Akbel’in konuk olacağı günler öncesinden belliyken 2 saat kala vazgeçmeleri ne kadar etik mutlaka tartışılır. Bana göre bu da eleştirilmeli. Ancak bu, tüm süreçte öyle ufak bir detay ki…
Konuklardan biri Yunus Günçe, Aylin Aslım’ın arkadaşı(ymış). İpek Tanrıyar ve Merve Sevi‘nin ise hiçbir tanışıklığı yok(muş). Progamın “Aylin Aslım konuklara baskı kurdu” iddiası üzerine açıklamalı oldu. Yusuf Günçe, “aramızda baskı yok, arkadaşlık var” dedi. Merve Sevi bunun ortak bir karar olduğunu belirtip, programa hiçbir zaman çıkmayacağını dile getirdi. İpek Tanrıyar, Merve’nin tweet’ini RT etmekle yetindi. Görünene göre bir baskı yok. Belki geç öğrendiler durumu, belki planladılar. Son anda vazgeçmek doğru olmasa da hikayedeki en masum şey bu.
Şimdi gelelim hem Sosyal Medya TV programının resmi Twitter hesabından hem de Serdar Kuzuloğlu’nun kendi Twitter hesabından yapılan açıklamalara. Birebir kopyalıyorum.
Birkaç konuya açıklık getirme zamanı: @aylinaslim bu geceki konuklarımızı arayıp çıkmamaları için baskı kurmuş ve konuklarımız gelmiyor.
Oysa bu geceki konumuz @aylinaslim olayı değildi. Sadece @cihatakbel ‘e şahsen olayı sorup netleştirmekti. Bu konularda duruşumuz bellidir.
Diğer konuklar @ipek_tanriyar, @mrvsevi ve @yunusgunce dedi ki ” @cihatakbel çıkmazsa çıkarız”.
Biz de bu gece programı Aylin Aslım Sendromu özel gecesi yapıyor ve sadece @cihatakbel ‘i konuk ediyoruz. Hodri meydan!
Hafta boyu aralıksız her kanaldan bu konuya devam edeceğiz ama şimdilik son sözümüz: #aylinaslimozurdilesin ve #cihatakbelteksizhepiniz !
TRT’de yayınlanan bir televizyon programı, bir internet troll‘ü için (programda troll olarak tanıtıldı) bir sanatçıya “hodri meydan” diyerek, meydan okudu. Dahası yine Aylin Aslım’a özür diletme çabasına girerek aynı fitili yeniden ateşledi. Televizyonun gelebileceği en saldırgan ve ucube hallerden birine ulaşmıştı. Bir televizyon programı, ülkesinin sanatçısını halka açık hedef olarak gösterip, bir şekilde “saldırın” diyor. Gerçekten özür dilenecek bir şey olsa amenna. Fakat bir sözde abazanın alınganlığı üzerine, yediği onca küfre karşın suçlu duruma düşürmek büyük haksızlıktır.
Program başladığında ise Cihat Akbel ile birlikte, programın konuk koordinasyonundan da sorumlu kişi Yalçın Arı konuktu. Dürüst olacağım, 1 saat 45 dakika kadar süren programın yalnızca ilk 45 ve son 10 dakikasını izledim. İzlediğim tüm anlarda Yalçın Arı sadece Cihat Akbel’i savunuyordu. Cihat ise yaptığı -bana göre- eşekliğin farkındaydı. “Sonradan edilen küfürler konusunda Aylin Aslım haklıdır” dedi. Ancak bütüne baktığımızda kendini gururla savunmayı sürdürdü.
Bu arada Serdar Kuzuloğlu programda ne Twitter hesabında olduğu gibi meydan okuyabildi, ne de #aylinaslimozurdilesin hashtag’ini telafuz edebildi. Ancak #cihatakbelteksizhepiniz hashtag’ini vurgulayarak Cihat Akbel üzerindeki desteğini esirgemeyi ihmal etmedi. Ben Serdar’ın büyük bir risk aldığı inancındayım. Programda ağızdan kaçacak en ufak bir söz, başlatılan savaşın yol açacağı en ufak bir tahribat ve dahi “saldırın” emrinin kendisi Serdar’ı programdan çekmeye yetecek güce erişebilirdi. Neyse ki öyle bir şey olmadı. Programa kendi deyimi ile “yağmur gibi yağan” tweet’ler gözlerini parlatacak kadar ilgi ve destek doluydu.
Sonuca geldiğimizde bir hukuki süreç yaşanacak gibi duruyor. İşin hukuki boyutu bir tarafa, Cihat Akbel’in namı da, yarattığı etki de (yarın bir kitap teklifi almazsa) 1-2 hafta içinde unutulacak. Sosyal Medya TV aynen devam edecek. Aylin Aslım’ın yaşadığı kırgınlık ise hep hatrında kalacak.
Haydi şimdi hepinize bol saldırgan, nefret dolu günler. Yiyin birbirinizi canlarım. En çok yumruğu vurana en çok ödülü verin. Çünkü en çok mağdur olan odur.
Altına imzamı atıyorum. Kalemine sağlık. Bu arada mevzu ile ilgili dataları güzel toparlamışsın) Teşekkürler.
Teşekkürler Berna.
Bir data toplama süreci olmadı aslında. Her şey çok ortalıkta. (:
Senin de işin gücün yok 60 yaşındaki neneler gibi onun bunun dedikodusunu yapıyorsun.
@Kuzey; benim işim bu.
Ben bu noktada Sosyal Medya TV ve Serdar’ın duruşunda çok yanlış görmüyorum. Programda da Cihat Akbel tarzı ile internet dünyasında ne kadar absürd durumların ortaya çıkabileceği konusu işlendi. En azından Serdar tarafından Akbel’e açık destek verildiğini hissetmedim. Hatta eleştiri içeren twit’leri de çekinmeden okudu.
Bu konu 32. günde falan incelense abes olabilirdi ama Sosyal Medya gibi bir programda işlenmesi gayet normaldi. Belki Aylin’in avukatı da programa katılabilse daha şık olabilirdi.
Simto sosyal medyada sürekli bunun gibi olaylar oluyor. Yazmak için neden bu olayi sectin?
@Ahmet Alpat; Sosyal medyada dönen birçok olayı blogumda zaten yazıyorum. Öte yandan yazımda da belirttiğim gibi, Serdar ve Sosyal Medya TV ekibi “hodri meydan” diyene kadar yazmak istemedim.
Alternatif bir cevap:
Blogumda zaten canımın istediğini yazıyorum hep.
Diğer alternatif cevap:
Bugüne kadar Serdar’a çok yalakalık ettim, programına çıkarmadı beni. Biraz da Aylin’e yapayım dedim. Belki yeni döne Ses 1 2 3’de ana sahnede konuk olur da canlı performans sergilerim.
Sorum kesinlikle imalı değildi, beni tanırsın. Örneğin engellilerle ilgili bir şey yazmış olsaydın bunu sormazdım çünkü o konudaki hassasiyetini biliyorum.
Bu konuyu yazmana iten sebep bu olayı linç olarak tanımlayıp, sadece lince karşı olman mı?
Engelli olmak benim sadece fiziksel durumumu tanımlıyor Ahmet. Buna bağlı sorunlarımı da tabii dile getiriyorum.
Ancak benim aynı zamanda 12 yıldır profesyonel olarak icra ettiğim bir mesleğim, tuttuğum bir takım, bir siyasi görüşüm, bir müzik zevkim, bir dini inancım da var. Sosyal olarak pek çok konuda bilgi ve fikir sahibiyim. Daha fazlaca da bilgisiz ve fikirsizim.
Bilgi veya fikir sahibi olduğum konuların bazılarında ahkam kesmek de bu blogun amaçları içerisinde.
Bu mevzu hakkında fikir sahibiyim. Olayı gözlemledim. Serdar’la bizzat, Aylin’le gıyaben tanışırım. İkisi hakkında da doğru veya yanlış yine fikir sahibiyim.
Ayrıca bu konu beni mesleki olarak da dolaylı yoldan ilgilendiriyor.
Şu bloga bir gözatsana bugüne kadar hangi konularda yazmışım? En çok %10’u doğrudan engellilerle ilgilidir sanıyorum.
Tamamdır Simto, anladım, eyvallah.
Simto Alev, tebrik ve tsekkur ederim. Bu gibi bariz hak ihlallerinde, mazlumun degil, hak yiyicinin tarafini tutmak kadar iki tarafi esitmis gibi lanse etmek de cok sorunlu oluyor. Sosyal Medya programi, hak yiyiciyi ekrana cikararak kendisine mesruiyet kazandirmis; bunda yetmezmis gibi, olaya tepki koyan diger katilimcilar bahane edilerek, mazlum karsisinda dogrudan tavir alinmistir. Programin twitter hesabindan Aylin Aslim’a hidri meydan cekilmesi kabul edilebilir bir sey degil. Bunca yildir ilgi ve sevgiyle takip ettgim Serdar Kuzuloglu’nun boyle bir yanlisa dusmesi beni hayal kirikligina ugratti. Maalesef, bundan sonraki bakalara da ornek olacak bu hadise, Turk sosyal medya tarihinde kara bir leke olarak yerini aldi. Yazik.
Sosyal Medya programının içeriği zaten bu değil mi? Sosyal medyada en çok konuşulanları o konuda öncülük edenle veya paylaşımcı olarak öne çıkanla konuşmak, onu kanlı canlı haliyle insanların önüne çıkarmak? Programı çok takip etmemekle birlikte olayın şöyle geliştiğini tahmin ediyorum: Konuklar çağrıldı, kabul ettiler. Programın günü gelip de ajandalarda bugün şu programa katılacağım, kim var o var, şu var, bu var.. Aa o aylinaslım hashtagındaki çocuk değil mi, aa öyle mi, öyleyse ne işim olur abi çıkmam ben de. Gibi gelişmiş olabilir.. Serdar Kuzuloğlu da son dakika satışıyla zor durumda kalmış bir programcı olarak el mi yaman bey mi diyerek resti çekmiştir. Ben çok da yadırgamadım.
@Ali;
Mevzu bahis bir televizyon programı. Bir televizyon programı, bir saldırganı alkışlayıp bir sanatçıya meydan okur mu? Ne olursa olsun bu ekrana yansımaz.
Dedikoducu kız iş başında XD
Dedikoducu kız derken?
Tamamen eksik anlamışsınız bence. Trollük dediğimiz şeyin bir eğlence aracı olduğunu görmek lazım önce. İyi yapılırsa bir Coen kardeşler mizahı hatta.
Cihat’ın olayı başlatan twiti öncesinde, Aylin Aslım’a şakasına Ian Curtis’in sağcı olduğuna dair bir soru soruldu. O da “IAN CURTIS” diye defalarca yazdı. oldukça agresifti. Sonra abazan troller twiti geldi. Bu tweetin ardından olay sapığım vardı ya döndü. Orak mevzusu geldi; bariz şakaydı. (Konsere orakla girebileni görmedim ben) hastag başladı. Aylin Aslım “ahahah” yazsaydı twitteron kraliçesiydi. O ise ciddi ciddi milleti takip etti. Birbirleri arasındaki mentionlara falan baktı. Avukatı neredeyse Cihat’ı “sapık” eden muğlak bir metin yazdı. bilgisayarına el koyan bir sanıp. millet onu cihat sandı. metin çok muğlaktı. hastage gelince; tek bir şey soracağım:
#vanayardim hastagi altında ırkçılık yapanlar, hastagi başlayanı mı bağlar?
serdar kuzuloğlu’na helal olsun diyorum ben. cesaretli adammış. restlere gelmedi. sözünden dönmedi.
@Ragle Gumm;
Troll’lük dediğimiz şey bir eğlence aracı değildir. Belki eğlenceye dönüşebilir ancak özünde yalnızca yapan taraf için eğlencedir. Troll’lük bir zarar verme biçimidir. Geçmişi, bugün 9gag’ın popülerleştirdiği ekolden farklıdır. Fakat bizim örneğimizde troll’lüğün ne olduğu önemli değil. Varsın eğlence olsun. Eğlence için bu yapılmaz.
Cihat olayında, Ian Curtis ile kesin olarak hiçbir bağlantı yoktur. Bu ancak varsayım olabilir. Ya da fırsatçılık. Sapık konusu ise doğrudur. Uzun zamandır Aylin’i sadece online’da değil, offline’da ise taciz eden biri var ve Aylin hep tedirgin. Yine de o konu benim boyumu aşar. Detayını bilmiyorum.
Orak mevzusu bariz şaka. Ama bir yabancıya karşı, bir saldırı hashtag’i pompalanırken, şiddet içeren bir şakaydı. Konsere orakla girilemeyecek olması bunu gayri ciddi yapmaz. Şimdi ben de senin ağzında el bombası patlatırım. Şaka… Bak bunu yapmam da mümkün değil ama cümle şiddet içeriyor. (aman yanlış anlama, ne şaka ne de ciddi böyle bir ifadem olamaz)
#vanayardim hashtag’i ile #ozurdileaylinaslim hashtag’ini kıyaslayamıyorum. Biri zaten içinde “yardım” derken, diğeri açıkça saldırı içeriyor.
Serdar Kuzuloğlu’nun tavrı ise başka. Muhtemelen şahsi bir detayı da var. Yine haddimi aşmamak için kurcalamıyorum ama Aylin ve Serdar düne kadar yakın arkadaştı.
trollük eğlence aracıdır tabiî ki. bir trol ancak ciddiye alındığında zarar verir. mizahın birçok yolu var ve levent kırca’sından, okan bayülgen’ine kadar birçoğu incitici. ciddiye alındığı beraber gülünmediği takdirde.
aylin aslım’ın sapığını bilmiyorum da en azından cihat değildir ve ian curtis tweetinin ardından bu tweet yazılmıştır. tabi bu dail söylenen her sözü, her şeyi varsayıma bağlamak mümkün.
pompalanan hastag’in kendisi bir şaka zaten. yazılan tweetlerden belli. şiddet içeren şaka? bunu ilk defa duyuyorum. şiddet eyleme geçerse şiddet olur. fikri de olsa. ama şaka hep şakadır.
hastagi saldırı olarak alıyorsanız zaten fazla bir şey kalmıyor konuşacak.
akbel’i mazlum pozisyonuna sokan şey, aylin aslım’ın agresif ve burnundan kıl aldırmaz tavırlarıdır. bu tavır sırf son özürdileaylinaslım bombası esnasında değil, daha önceki tivitlerinde de açıkça bellidir.
en ufak eleştiriye ‘siktir git sözlüğüne kus’ demeler, ‘abazasınız’ muhabbetleri, ‘korkum yoktur itlerden’ demeçleri (ve daha sonra maalesef korkarak avukatının eteğine dolanması) insanları itiyor. itiyor. itiyor. sözlüklere baktığınızda yapılan eleştirilerin %95.3948305’ü (küsür) bu iticiliği ele alır.
bu işi başlatan adam şaka yapmak, kendi çapında eğlenmek istemiş. bu konuda da herkes hemfikir. aylin’i savunanından, trol özentilerine kadar bir kişi de çıkıp ‘bu adam aylin’in kafayı orakla yaracak galba’ dememiştir. olayı böyle algılamak ciddi bir çaba gerektiriyor. aylin’i savunan insanlar daha çok ‘böyle şaka olur mu, aptal inciciler şimdi günlerini görsünler bakalım’ tadındalar. küfredip anlamadan ortaya balıklama atlayanlar da kendi bacağından asılsın bir zahmet.
haklısınız, herkes şiddet içerikli şakalardan anlayacak diye bir şey yok (ay ben böyle şakalardan hiç hoşlanmam!). ama bu ne aylin hanım’a duyulan antipatiyi yok edebilir, ne de trol hayranlarını bilinçlendirebilir. dava açılır, tazminat falan ödenir, aylin aslım da ‘tahammülsüz ve agresif kadın’ olarak dimağlarda kalır. gerisi edebiyattır.
Şimdi tartışmak da manasız geliyor. Anlaşılan o ki şaka olarak algıladığımız şeyler farklı. Ben insanları gaza getirecek bir hareket başlatıp, birinden özür diletmeye çalışmanın ya da o izlenimi vermenin şaka olduğu fikrinde değilim.
yani akbel’in aylin aslım’ı ciddi ciddi dövmek istediğini, kafasına orak atılmasını desteklediğini, yaşam enerjisini soğurmak gibi bir amacı olduğunu mu düşünüyorsunuz? sizce akbel gerçekten ‘abazan’ lafını üstüne alınıp gururuna yediremedi ve aylin aslım’ı linç etmeye karar verdi öyle mi?
yapılan şakayı komik bulmak ya da itici olarak nitelendirmek sizin tasarrufunuzda tabii ama uslubun -en azından komik olmasa bile- alaycı ve ciddiyetten uzak olduğunu kabul etmelisiniz.
Hayır; tamamen yanlış anlıyorsun beni.
Cihat Akbel’in dövmek istemesi de, kafasına orak atmaktan bahsetmesi de, yaşam enerjisini soğutma arzusu da gayri ciddidir. Hadi ciddi diyelim; o vakit de yeterince sapık bir insan olmalı ki yapabilsin. Kolay kolay yapabileceği bir şey değil.
Ancak kahvenin önünden geçerken bir arkadaşınıza, içeriden duyulacak şekilde “bizim bu kahveci hüseyii dövmemiz lazım” de şaka olarak. Hüseyin abi de çok güler mi aranızda öyle samimi bir münasebet yoksa?
Cihat’ın söylediklerinin gayri ciddi olması yaptığını ne meşrulaştırır ne de -şaka deme sebebin bu ise,- şaka olabilir.
Yazında detaylıca anlattım zaten. Abazan rolü ile alınganlık yapmak, şaka olabilir. Ancak bir arkadaş grubu ile sonu belli olan bir hareketi, hashtag TT’de yükseldikçe salyalar akıtarak gaza gelmek şaka değildir. Aynı salyaları Serdar’da da gördük.
‘gayri ciddi bir ifadede meşruyet aranması’ deyip geçiyorum. şakanın yasallığını mizah konseyi tartışsın.
hüseyin abinin tepkisi ne olur bilemem. internet kullanıcılarının önemli bir kısmı niyetin ne olduğunu anladı ve bloglarda olsun, sözlüklerde olsun bu düşüncelerini ifade ettiler. hashtag’deki bütün yazılardan akbel’in sorumlu tutulması saçmalıktır.
aylin aslım’ın ‘salyalar akıtarak’ gaza gelen akbel’e dava açma hakkı olabilir. tazminat söz konusu olabilir. yine de kendisi bülent ersoylaşmaktan kurtulamaz. potansiyel hedef kitlesinin (hali hazırda olanlardan bahsetmiyorum) ağırlıklı olarak genç kuşak olduğu göz önüne alınırsa, yaptığını pek akıllıca bulduğumu söyleyemeyeceğim.
Aynı salyaları Serdar’da da gördük diyerek bence siz de eleştireden hakarete kaydınız. Hiç gerek yoktu.
@Derpina;
Hüseyin abi örneğini şu yüzden verdim; Aylin ve Cihat aralarında şakalaşmıyordu. İki yabancıdan biri diğerine şaka yapıyorum diye onur kırıcı bir hareket başlatıyorsa; orada bir sorun vardır. Fikrim tam olarak bu.
Ben ifade özgürlüğünden yanayım. Şu halimle (tekerlekli sandalye kullanıyorum) internet sansürüne karşı eylemde gittim en önde yerimi aldım. Online tarafta elimden geleni yaptım. Sohbet ettiğim ünlülere bunu anlattım. İfade özgürlüğünden, anonim kalma hakkına kadar bunun aksi tavırların her zaman önünde durdum. Bunu yazıda da belirttim zaten. Okumuş olmalısın.
Biri çıkıp sözlüklerde “Aylin Aslım’ın gerizekalı olduğunu düşünüyorum” yazar ve Aylin buna bozulursa, “orda dur” derim. Bu adam böyle düşünüyor. Orada ifade etse de etmese de böyle düşünüyor. Orada yazmasa da sokakta bunu söylüyor. Bu gerçeği değiştiremezsin ve ifade hakkını alamazsın.
Nitekim blogumda yukarıdaki paragrafı daha açıkça belirten yazılarım da mevcut. (bu yazıda link de verdim)
Ancak söz konusu olayda Cihat Akbel; bir hareket başlatıyor. “Bu harekete siz de katılın” teşvikinde bulunuyor. Ha keza en başında yalnız değil, bir arkadaş grubu var. Bu ifade özgürlüğünün sınırını aşıp, kitleleri etkileyecek bir harekete dönüşüyor.
Yazılanlardan Cihat Akbel’in sorumlu tutulamayacağını yazmışsın. Bunun cevabı da yazımın içerisinde var. Eğer sen kasti olarak -şaka maksatlı da olsa- “haydi gençler saldırın” tadında bir hareket başlatır, bu hareketin büyümesi için çabalar, bu hareket içerisinde -yine şaka maksatlı da olsa- tehtit edersen; hareket büyüyüp çirkinleştikçe “tamam arkadaşlar” diye durdurmaya çalışmak yerine inatlaşırsan, bu işte önemli bir sorumluluğu da sırtlamış olursun.
Cihat konusuna emsal olarak örneklemiyorum, doğrudan ilgisi yok ama hukukta “yardım ve yataklık”, “teşvik”, “azmettirme”, “olaya karışma” gibi suçlar da vardır. Sadece tetiği çeken suçlu değildir. (tekrar ediyorum, Cihat’la bir katili kıyaslamıyorum. Sakın öyle algılamayın lütfen)
Dava konusuna gelince; işin hukukunu tartışacak yetkinlikte değilim ama hukuka da aykırı bir hareketse Cihat’ınki, bir durum düşünmek lazım.
Dava açmalı mı(ydı)? Değer mi? Akıllıca mı?
Bunları ayrı bir tartışma konusu olarak görüyorum. Ben yazımda uygunsuz bulduğum bir davranışın alkışlanmasını eleştirmeye çalıştım.
@Mehmet;
“salya akıtmak” iştahlanmak, sevinmek vb. anlamlarda bir deyimdir. Serdar gerçekten de gelen tweet’lere çok sevinmiş, gözleri parlamıştır. İzledik. Yayının kaydı da Youtube’da var. Hakaret etmedim. Sadece biraz daha kaba bir ifade biçimi kullandım.
Öte yandan Serdar’la az buçuk sohbetim vardır. Hem online hem offline mecralarda diyaloglarımız oldu. Beni az çok tanır ve neyi nasıl ifade ettiğimi bilir diye tahmin ediyorum.
ben de eleştirdiğiniz noktanın sebeplerini size açıklamak amacıyla yorumda bulundum. uslub önemlidir. insanı vezir de eder, rezil de. haklıyken haksız konuma da düşürür.
akbel’in yaptığı şakayı ben de tatsız buldum. aylin hanım’ı da tanımam. ama ortada ironik bir şekilde ‘bana mı didin, çıkışta gapışalım’ diyen tivitır kullanıcısıyla, ciddi bir şekilde ‘korkum yoktur İTlerden’ diyen ünlü bir şahıs var. sonra olay kontrolden çıkıyor ve şu program hadisesi yaşanıyor. üstüne üstlük aylin aslım’ın olayı ünlü kankalarına aksettirip akbel’in ‘kürt düşmanı, tacizci, namussuz, şakirt, ajan’ ilan edilmesi de cabası (bunlar maalesef aylin aslım’ın ünlü kankalarının yorumudur). bu durum bence akbel’in ‘abazan gururu’ konulu trollemesinden çok daha büyük bir linç kampanyasıdır. çünkü ‘abazan düşmanı’ olduğu için saldırıya uğrayanı duymadım ama ‘faşist’ ve ‘tacizci’ olarak yaftalanan insanların ülkemizde nelere maruz kaldığı malumdur. e hal böyle olunca da akbel haklı olarak mazlum ve madur oluyor. usluptan kastım budur.
değer mi, değmez mi konusunda da kendi yorumumu kattım. yazdığınız post ile alakası olmadığını biliyorum.
Şöyle ki;
Ben Cihat Akbel’in “bana mı didin” şakasını tatsız bulmadım. Bir adamın abazan rolünü üstlenip alınması komik. Ama bu şakanın hemen devamı ise komik değil, trajik.
Cihat’ın, arkadaşlarının ve konudan bihaber güruhun saldırısı adını zikrederek doğrudan Aylin’e iken, Aylin’in “korkum yoktur itlerden” tavrı açık adreslidir. (burda doğru veya yanlış yorumu yapmıyorum) Bu yüzden Cihat’ın tavrını saldırı olarak nitelendiriyorum.
“Aylin’in kankaları”nın yorumlarını şahsen ben görmedim. (öyle bir şey yok demiyorum) Muhtemelen takip etmediğimden falandır. Varsa böyle bir şey, yine ayrı bir tartışma konusu açabiliriz.
Tekrar ediyorum; ne olursa olsun Cihat Akbel’in tavrını saldırgan buluyorum. Olmasa dahi nahoş olduğu konusunda hemfikir olmalıyız. Buraya kadar da benim açımdan mesele yok.
Ancak bir televizyon programı ve sunucusu bu durum karşısında inatlaşıp “hodri meydan” diyerek bu tatsızlığı destekliyorsa, olmuyor o iş. Serdar yalnızca kişisel hesabından Cihat Akbel’i destekleseydi, bu onun şahsi görüşü olacaktı. İstediğini düşünebilir, bize ne? Ama program olarak meydan okunuyor. Olacak şey mi?
Ve bir de dediğim gibi. Olayın bizden saklı Aylin’le Serdar arasında tamamen kişisel bir boyutu vardı. İkisinin arkadaşlığını biliyorduk. Serdar bana “bilmediğin şeyler var” gibisinden laflar etti. Aylin’inse bir yorumu olmadı.
O meseleyi değerlendirmek bize düşmez. Kim haklı kim haksız bilemeyiz. Ancak meselenin kişisel bir ölçüsü de olduğu açık ve bu meydan okumada payı olduğunu düşünüyorum.
Nihayetinde bir televizyon programı, bir sanatçıya saldırıyor.
Yorumlari okuyunca inanin cok uzuldum. Haklinin haksiz, zalimin mazlum goruldugu yerde insanlar rahat edemez, huzurla yasayamaz. Mevzubahis hashtag’de Aslim’a edilen kufrun, hakaretin, tehtidin tek musebbibi hashtag’i baslatan sahis degil tabii ki. Sonucta herkes kendi yadiklarindan mesuldur ancak Akbel’in bu insanlari gazladigi, isin sonunu gore gore, atese boyle korukle gitmesi, insanlari provake etmesi kabul edilebilir bir sey degil.
Meselenin bizi ilgilendiren esas boyutu ise Sosyal Medya programinin bu olaya kendilerinden beklenmeyecek bir sekilde, edepsizce atlamis olmasi. Adami oraya iyi bir halt yemiscesine cikarip, sonra da Aylin Aslim’a hodri meydan cekilmesinin kabul edilir bir tarafi yok. O hodri meydanin ardi gercekten gelmis, ve Aylin Aslim bir hafta boyunca programin provake ettigi kisilerce taciz edilmis olsa, isin sonu belki cok farkli boyutlarda olacakti.
Serdar Bey’in mevzu hakkinda bir yorum yapmamasi da, olayin geldigi yerden memnun olmadigini gosteriyor diye dusunuyorum. Umarim boyle bir sey tekrarlanmaz; zira efendi adam, faydali insan diye bildiklerimiz de memleketin genel cizgisine kendini kaptirip gidecekse, hepten yasanmaz bir yer olur burasi.
Sanal bile olsa bir ortamda işi gücü üretmek, beğenilir beğenilmez ama sanat icra etmek, hayal gücünü armoni ve notalara dökmek olan, alanında bence başarılı da olan bir müzisyenin saçma sapan taciz edilip (net bir şekilde ortada taciz ve sinir bozmaya çalışmak var) huzursuz edilmesi ve bu etken durumu başlatan bireyin de internet kahramanı (o ne demekse artık) olarak kabul edilmesi; türk gençliği olarak interneti ne kadar zavallı bir halde kullandığımızın resmidir. iki dirhem üretim yap(a)mayan, insanların canını acıtmaktan zevk alan, troll adı altında sevimsizlik ve negatiflik yapıp bundan medet uman, meşhur ya da meşhur adayı insanlara saldırıp aklı sıra prim peşinde koşanlara, ben korkak ve zavallı diyorum. aylin’in kimliği ve yaptıkları ortadayken ona sataşıp ortalıkta sövenlerin çoğunluğunun sadece rumuzları ya da sahte fotoğrafları var görünürde. bu açıdan yazınızı beğendiğimi dile getiriyor ve haklının haksız, mağdurun suçlu olduğu saçma sanallıklarımızın banalliğini de kınıyorum…