Dün gece, 9. kez düzenlenen Altın Örümcek Web Ödülleri‘nin, ödül törenini, tören sonrası Sertab Erener konserini izlemek ve belki de ajansımla birlikte iki ödül sahibi olmak için Turkcell Kuruçeşme Arena‘daydım. Altın Örümcek sektörde biraz tartışılan, değer verenin de vermeyenin de çok olduğu bir ödül. Türkiye’de düzenlenen ilk web ödülleri olduğu için belki de bir başka değerli. Ben yine de şaşasını büyük ölçüde kaybettiğine inanıyorum.
9 Yıl boyunca geçmişte daha aktif olmak üzere takip ettim, zaman zaman çeşitli projelerle aday olduk ama dün gece ilk kez töreni yerinde izleme fırsatı buldum. C.O.R.E ekibi olarak iki kategoride birer siteyle adaydık. (U2İstanbulda & Finans Emeklilik) Arkadaşım Çiçek “senin de davetiyen var” dediği andan beri, içten içe ufak bir heyecana kapılıp ödülü nasıl alacağımızı düşündüm.
Nasıl olacağını görmek için, Cihan ve Kağan’ın beni almasıyla Şişli’den Kuruçeşme’ye 1 saati aşan bir yol mücadelesini atlatmamız gerekti. Birkaç eksikle ekipçe toplandığımızda tören saatini kaçırmış olsak da tören henüz başlamamıştı. Fırsattan istifade biraz lafladık, fotoğraf çektik, eğlendik. Fiziksel durumum itibariyle evden çalıştığım için her günümü iş arkadaşlarımla geçirmediğim ve hatta Berk ve Kağan’la ilk kez karşılaştığım için ayrı bir neşeliydim. Ayrıca yıllar sonra, Kağan sayesinde analog bir makine ile fotoğrafım çekildi. Nasıl çıkacağını çok merak ediyorum.
Her neyse, ödül töreni nasıl olacak diyordum. Meğerse ortada pek de bir ödül töreni yokmuş. En azından ben ilk kez böyle bir törenle karşılaştım. Kategori birincileri, onarlı gruplar halinde ilan edildi, her grup toplu halde sahneye çıktı ve “al bu senin ödülün”, “bebek.com hanginiz” gibi cümlelerle ödülleri ellerine tutuşturuldu. Ardından toplu olarak sahneden indiler. Programda 2 saat olarak gözüken tören, bu tempoda sadece 1 saat içinde tamamlandı. Ha, biz mi? Malesef bu sene ödül alamadık. Seneye çok daha fazla başarılı iş üretmiş olarak yeniden ödül peşine düşeceğizdir. Laf aramızda, bazı projelerde şimdiden iddialıyız.
Dün geceki törende (Harun Güven hariç) tanıdık hiç kimse ile karşılaşamasam da; çok ufak bir sektörde, herkesin bir birini tanıdığı çok az adam olduğumuzu düşünüyorum. Ancak bir birimizi destekleyerek büyüyebileceğimizi düşündüğüm bu ortamda büyük rekabetlere inanmıyorum. Bu yüzden ödül alsa da almasa da, hatta Altın Örümcek’e katılmasa da sektör için “emek” veren herkesi tebrik ediyorum. Doğru olduğuna en çok inandığım biçimde, çalıştığı(mız) için çalışanı olduğum C.O.R.E‘u ise ayrıca tebrik etmek istiyorum.
Gelelim tören sonrası Sertab Erener konserine. Negatif beklentilerimi tümüyle altüst ettiğini söyleyebilirim. Her şeyden önce tören organizasyonu olduğu için ufak bir setlist ile çıkmasını bekliyordum ama yeterince uzun bir konser oldu. Sertab’ın Türkiye’deki sayılı kadın vokallerinden birini kabul etmekle birlikte, son dönemlerdeki şarkıları pek de de hoşuma gitmez olmuştu. Rengarenk gibi yalnızca eğlendiren şarkılar bana çok da keyif vermiyor.
Bununla birlikte, farkettim ki, hemen bütün şarkılarını (sadece 3-4 kez dinlediğim son albümü bile) neredeyse baştan sona biliyormuşum. Tabii ki bildiğim şarkılarla daha çok eğlendim. Yukarıdaki paragrafta Sertab için Türkiye’deki sayılı kadın vokallerden biri demiştim zaten. Ancak ilk kez canlı canlı izleme fırsatım oldu. (malesef konser alanları çoğunlukla tekerlekli sandalye için uygun değil.) Çığlıkları, beklentimin çok üstündeydi. Çığlığı ile attığı solo ise (o çığlığa “solo atmak” yorumu Kağan’ındır) muhteşemdi. Neden sahnenin sağ köşesinden ayrılmadığını ise anlayamadım.
Sertab tabii ki sahnede tek başına değildi. Ben kimi zaman gitar sololarında (ismini hatırlayamadım gitaristin) müziğe daha çok doyduğumu hissedip, daha büyük bir keyif yaşadım. Serdar Barçın’ın soloları ise, olması beklendiği gibi enfesti. Orkestra’dan daha ayrı, tek başına varlığını hissettirmesi bütünlük hissini aldı götürdü. Ara not olarak eklemem lazım ki, ses düzeninde en tırt kanal da Serdar’daydı. Sol ön taraftan vurdu geçti resmen… Davulun da sesini bir solo olarak duysaydık, şahane olacakmış. Bu konuda son söyleyeceğim, bu soloları keşke albümlerde de biraz daha fazla görebilsek…
Ve Zeynep Doruk… Sahnede Sertab, orkestra, Serkan ve Zeynep Doruk vardı. Sertab’ın geri vokal’i (back vocal). Daha konserin başlarında arkadaşlarıma dönüp “vokale bak, ne heyecanlı” dedim. Yerinde duramıyordu şarkı söylerken. Konserin ortalarında “Şimdi biriyle şarkı söyleyeceğiz” deyip, adını andı. Tam “kim bu Zeynep” derken, o heyecanlı kız olduğunu anladım.
Zeynep Doruk için yapabileceğim en iyi tanım “çok tatlı”. Hem sesi, hem de yüzü için böyle. Tek başına şarkı söylerken sesi boğazına düğümlendi kaldı, ses ağzına dolamadı ve öylece ortalığa saçıldı. Sertab gibi yükselmesi mümkün değildi. Fakat o kadar naif bir ses ki, pop sağanağında duş almadan, özgün bestelerle smooth (Türkçe karşılık bulamadım) bir şeyler söylese, bayıla bayıla dinledim. Çok iyiydi. Keşke düet sırasında Sertab da kendini biraz kontrol edebilseydi..
Zeynep’i MySpace üzerinden de dinlemeniz mümkün. Buradaki kayıtlarda biraz geniz sesiyle rahatsız edici bir ek tonu var. Fakat konser sırasında çok daha berrak bir sesi vardı. Umarım güzel işlerde yeniden karşılaşırız…
Benim törene dair görüşlerim bunlarla sınırlı. Ödül alan, almayan herkesi yeniden tebrik ediyorum…