Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler günü. Benim bu yazıyı yazmamsa biraz tesadüfi. Engelliler günü olduğunu dün gece bir arkadaşımın sorusuyla anımsadım. Bu yazı da bir süredir aklımdaydı, “bu hafta yazayım” derken, bu sabah “bari bugün yazayım da ortalıktaki curcunaya bir katkım olsun” diye düşünüp yazmaya başladım.

Kolay bir şey değil tabii bir engele sahip olmak. Eğer bir engele sahipseniz, -engel grubuna ve derecesine göre- hayatınıza dair bir şeylerden feda etmeniz ya da bir şeylere kısıtlı erişmeniz gerekecek. Fakat engelli olmak yaşattığı tüm zorluklara rağmen, fiziksel bir sıfat olmaktan fazlası değildir. Ben bir engelliyim. Bir başka arkadaşım sarışın, öteki şişman, beriki kısa boylu. Herkesin nasıl göründüğünü tanımlayan, bir o kadar da insanları ayırmakta kullanılan sıfatlar bunlar.

Bu sıfatların üzerini çizdiğin zamansa geriye kalan şey bir insan, bir kimlik, bir fikir. Türkiye’de ise bu sıfatlardan “engelli” olanını sahiplenmek, tüm bunların önüne geçiyor. Eğer dikkat etmezsen, tüm kişiliğinin yok sayılması tamamen olası. Derdim ve korkularımdan biri de budur.

Şimdi ani bir kararla yazmaya başlayınca biraz da zorluk çekiyorum. Kafamda birçok veri var ve ben bunların bazılarını seçip bir sıraya koymalı ve buraya aktarabilmeliyim. Başlayacağız bir yerden artık. Devamını oku →