Dün geceki Siyaset Meydanı’nın konusu sosyal medyaydı. Haliyle bugünün muhtemel başlığı “Siyaset Meydanı’nda sosyal medya konuşuldu” olacaktı ancak durum aksi bir cümleyi gerektirdi. Programda sıkça sosyal medyanın 2 ögesi Facebook ve Twitter konuşulsa da gerisi boştu.

Doğrudan sosyal medya ilgisi olmadığı halde programın yarısında gazetecilerin yayınladığı deklerasyon (el cevap) konuşuldu ama konuklar “yurtdaş gazeteciği” dedikçe, Ali Kırca “onu sonra konuşuruz” dedi. Vel hasılı kelam siyaset Meydanı’nda sosyal medya konuşulmadı.  (görsel kaynağı)

Peki ben şimdi sosyal medyayı mı anlatacağım? Hayır! Daha çok sanıldığı gibi bir şey olmadığından bahsedeceğim. Daha önce Ercüment Büyükşener “Sosyal Medya İletişimi ne değildir“i anlattı. Ben de onun yolundan gidip, biraz sosyal medyanın  ne olmadığından bahsedeceğim, biraz da Siyaset Meydanı’nı eleştireceğim.

Sosyal medya dediğimiz şey, Facebook ve Twitter değildir. Bu iki site sosyal medya yayını yapmak için kurulu gelen kanallardan yalnızca ikisidir. Yani sosyal medya deyip bu iki kanalı konuşarak işe başlamakla zaten hatalı bir giriş yapıyorsunuz. Facebook ve Twitter hayatımıza yaklaşık 2008 yılında girdi. (kuruluşlarından bahsetmiyorum.) Oysa ben 2000 yılında, yani Facebook kurulmadan 6 yıl önce sosyal medyaya içerik üretiyordum. Sosyal medyanın ne olduğunu tanımlamak için “sosyal” ve “medya” sözcüklerinin anlamlarına ayrı ayrı baksak aslında hiç bu kadar uğraşmayacağız.

Haydi biz kavramın adı konmadığı için 2008 öncesini yoksayalım. Peki neden sosyal medya deyince FriendFeed‘i, Quup‘u, Youtube‘u, Vimeo‘yu, blogları, Tumbler’ları (tumblr, stubmleupon ya da özel), DeviantArt‘ı, Flickr‘ı, Formspring‘i, Foursquare‘i, Foodspring‘i ve daha nice nice sosyal medya kavramı ile birlikte anılan servisi yok sayıyoruz? Ki bunlar sadece hazır servisler. Sosyal medya bu servislerden bağımsız da işler.

Haydi onu da geçtim; konuklar arasında sözlerine “ben Facebook/Twitter kullanmıyorum ama…” ile başlayan konuklar vardı. Babacım, bana Facebook kullananla üzerinde yaptığın subjektif yorumlar ile Facebook’u mu anlatacaksın? Olur mu öyle şey? Madem sosyal medyayı konuşacaksınız, biraz çalışın dersinize. Madem sosyal medyayı eleştireceksiniz, önce bir kullanın. Sonra eleştirin. “ben gördüm, orda rerörö  yapıyorlar” ile olmuyor ki.

Konukları geçtim; Ali Kırca bile çalışmamış. Sosyal medya diye sadece Twitter konuşuluyor. Twitter’ın temelde 2 fonksiyonu var. 1. “Tweet atmak”, 2. “ReTweet etmek”. Ali Kırca ilk kez “Retweet’i duyup, “tabii sizin şimdi yeni jargonlarınız var, ne o? “rettörö etmek mi dediniz?” diyor. Kime diyor? Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ.Melih Gökçek’e diyor. Hatta ekliyor, “sizden öğreneceğiz bunları artık”.

Şimdi 2 sorum var:
1) Sayın Ali Kırca, madem sosyal  medyayı  konuşacaksın, en azından bir kişiye “nedir bu Twitter” diye sormadınız mı? En azından bir ReTweet sözcüğünü ezberleyemediniz mi?
2) Ben 10 küsur yıldır sosyal medya kullanıp iş yapıyorum, siz 4 yıldan bahsediyorsunuz, başkan 2 yıldır “kullanıcı”. Asıl işi de bu değil. Ben sosyal medyayı sayın  Melih Gökçek’den mi öğreneceğim? (Melih Bey’in adını daha önce “Twitter ve Başarılı Türk Ünlüler yazımda andım, o başka.)

Elbette konuklardan yana her şey böyle kötü değildi. İşin eğitimci tarafında İsmail Hakkı Polat hocam (özellikle “Arifin Manchester’a attığı golle), hukuk tarafında M. Gökhan Ahi hocam (gazetecilerin de içerik çaldığını dillendirmesi ile) nokta atışı yaptılar. Sanatçılar tarafında son anda topla buluşma fırsatı bulan Ahmet Mümtaz Taylan hocam da son derece hızlı bir kontra atağa çıktı ama Ali Kırca faul yapmadan topu almayı başardı ya da hakem faulü görmedi. Bir dakika, hakem de Ali Kırca’ydı değil mi?

Yine işin “ünlü” tarafında Berna Laçin, Elif Dağdeviren, daha “bizden” tarafında Fatih Aker, Evrim Güvenç, İstiklal Akarsu çok güzel laflar ettiler ama yetti mi? Yetmedi. Eksik miydi? Eksikti.

Neden yetmedi?
Program süresi yaklaşık 120 dakika. Konuk sayısı ise 22! Yani konuklar hiç boşluk olmadan art arda konuşsalar bile sahip oldukları süre 5.5 dakika kadar. Neredeyse Tüm konuklar zar zor söz bulup, sadece birkaç cümle söyledi ve bir daha söz alamadı. Biz de haliyle hiçbir şey anlamadık. Kullanan konukların her birinin Twitter’larından, yazanların bloglarından çok daha fazla bir verimle yararlanabiliyorum.

Konuklar fazla mıydı diyorum?
Hayır! “fenomen” olmayan Twitter yazarları yoktu, blog yazarları yoktu. sosyal medya çalışanları yoktu. Ne “social gaming”den (sosyal oyun) bahsedildi, ne “social CRM”den, ne “social media marketing”den (sosyal medya pazarlama), ne “social -ecommerce”den ne de “social media”dan bahsedildi.

Evet, sosyal medya konulu Siyaset Meydanı’nda,

sosyal medya konuşulmadı.