Başlığa o klasik, sıkıcı cümlenin bir parçasını yazdım Nuri Abi de kahve falıma bakmadan önce o cümlenin tüm sözcüklerini suratıma püskürtmüştü.

Malum, Cumartesi günü Taksim’de arkadaşlarımla keyifli bir kaç saat geçirmiştim. Günün önemli bir kısmını da bu fal ritüeli doldurdu. Bu yazıda da biraz bu ilk falın detaylarından, biraz da fal hakkında fikirlerimden bahsedeceğim.

Gözlemlediğim kadarıyla fallar, genellikle geçmişimizi, bize ait özelliklerimizi, çevremizdeki insanları ve bu gibi şeyleri anlatır. Yani yaşanmışları ve yaşananları. Fakat yaşanacakları değil. Ben de “Zaten bildiğim şeyleri bana anlatması için neden falcıya gideyim ki? Varsa bana geleceği söyleyecek adam, ona giderim” derim. Geleceği merak ettiğimden, önemsediğimden değil. Fal denilen şeyin ancak bu şekilde mantıklı olacağını düşündüğümden.

Fal bakabildiğini iddia eden bazı arkadaşlarım, geleceği söylerlerse yaşamımı değiştirebileceğimi ve bu şekilde geleceğe müdehale etmiş olacaklarını, bu yüzden de geleceği söylemediklerini anlattılar. Oysa zaten geleceğin değiştirilemeyeceği bir kader inançları varsa, değişmez. Eğer inançları, kararların geleceği etkileyeceği ise de, zaten sadece elimi tutarak dahi geleceğimi şekillendirmekte pay kazanıyorlar. Tabii bu konuda uzun uzun tartışsam da bir neticeye varamadı.

Cumartesi günü Özge’nin de fal baktırmasını fırsat bilip, bu ilginç atraksyonu deneyimlemeye karar verdim. Yanımda kahve içen 4, fal baktıran 3 genç. Bir Harun tarot kartlarını açmış,  muhabbet güzel. Bundan daha iyi bir zaman olamaz ilk fal için.

Taksim Mystic (Garanti’in arkasında, Melekler Kahvesi’nin karşısında. Sorun gösterirler) kafenin falcısı Nuri Abi oldukça keyifli, güler yüzlü, eğlenceli bir adam. Nuri Abi bana geçmişten değil, gelecekten bahsetti. Pek de umut verici, güzel şeyler söyledi. Keyiflenmedim desem yalan olmaz.

Ama yine de fal, benden aldığı cevapların ekseninde döndü. Falın, benim ipucu vermediğim bölümü oldukça boş geçti. Sorularına kısa ve öz cevaplar verip, bir şey anlatmadım ilk başta.

– Ne okuyorsun sen?
– Okumuyorum.
– Ne okudun peki?
– Okumadım.
– Hm, Çalışıyor musun?
– Evet.
– Ne iş yapıyorsun?
– Bilgisayarla ilgili

Gibi bir diyalogdan sonra konumuz belli oldu. Bilgisayar! O noktadan sonra ben de istediği gibi yardımcı cevaplar vermeye, Nuri Abi’yi başka yönlenden sıkıştırmaya başladım. Aslında hiç de inat etmek, karşı koymak için yapmadım. Görüşlerime sadık kalarak bu deneyimi tam doz yaşamaya çalıştım.

Nuri Abi, bilgisayardaki işim harici başka bir şeylere daha merak salacağımı, onun için uğraşacağımı söyledi. Bu tamamen yeni bir şey olacakmış. Şu anki yaşamıma, çevreme, ilgi alanlarıma vs. bakınca böyle bir şeyin yüksek ihtimal gerçekleşmeyeceğini anlattım.
Nuri Abi de lafına ek yapıp, “ama bu yakın zamanda olmayacak, en azından 2 yılı var” dedi. Cevapladım: “Fakat 2 yıl böyle bir değişimin gerçekleşmesi için zaten yeterince uzun bir süre değil mi?” Arkadaşlarımın her biri ufak birer kahkaha atarken Nuri Abi biraz düşündü, yukarılara baktı, biraz daha düşündü ve konuştu: “Dur bi’ dakka! Ne dediğini anlamaya çalışıyorum.” Bu sırada Tunahan derdimi anlatsa da Nuri Abi lafını toparlayıp bitiremedi.

Nuri Abi daha sonra bilgisayarda işlerimi kolaylaştıracak başka bir program çıkacağımı ve bununla mutlu olacağımı söyledi. Ona, işimin kod yazmak olduğunu, bunun yabancı bir dil gibi ama bilgisayarca olduğunu ve neredeyse kağıt kalem ile bile işimi yapabileceğimi yine uzun uzun anlattım. Ancak bu diyalog da sonuçsuz kaldı, anlaşamadık.

Görüşmenin en ilginç kısımlarından birini yine Nuri Abi’nin sözleri oluşturuyor. Bana, “Sen bilgisayarda biri ile görüşüyorsun” dedi. Hayretler içinde kaldım! Ona kaç “bir” kişi ile görüştüğümü anlatınca, işi detaylandırdı: “Ama bu kız” ve sonra bir detay daha; felsefe konuşuyormuşum. Yine fikrim ve bilgim olan her konuda herkesle konuştuğumu, buna felsefe ve kızların da dahil olduğunu anlattım. Nuri Abi tatmin olmadı.

Fal biterken, Nuri Abi bir jestle bana 2 tane tarot kartı seçtirdi. (jest, çünkü tarot falı ayrıca ücretli) Sırasıyla seçtiğim bu kartların ikisin de de çıtır hatun figürleri görünce gözlerim umutla fal taşı gibi açılsa da, Nuri Abi bunların tanışacaklarım değil, çok sevdiklerim olduğunu söyledi. Yani annem ve kardeşimdi. Evet, o kadar fal baktırıp bir hatun kişi bile ayarlayamadım.

Fal böyle biterken, Nuri Abi ile (şaka ile) “2 yıl sonra görüşürüz” diyerek vedalaştım.

Yine de, benim fal çirkefliklerimi bir yana bırakırsak, Nuri Abi gerçekten oturup iki çift laf edilesi, keyifli bir adam. Olur da o civarlara uğrarsanız 12 liraya bir kahvesini içip falınıza baktırın. Fal bahane ama o anı deneyimlemek, Nuri Abi’yi tanımak çok güzel. Üstüne ikram ettikleri çay da keyfimize keyif katmadı değil..