Ya albümü yeni çıkmıştı ya da çıkmak üzereydi. Can Bonomo Disko Kralı’nda Okan Bayülgen’in konuğuydu. İlk orada tanıdım. İzlerken çok da eğlendim ama ilgimi sürdürmedim. Zaman geçince, tüm albümünü dinleyince ise çok sıkıcı bir şeyle karşılaştım. En azından ben, şarkıları sıralı dinlerken sıkılmıştım. O noktadan sonra bir Can Bonomo dinleyicisi olmasam da takip etmeyi sürdürdüm.

Hiç canlı canlı izleme fırsatım tabii ki olmadı ancak televizyon programlarından veya internete düşen video’larından gördüğüm, Can sahne’de büyüyen, güzelleşen bir adamdı. Aynı zamanda iyi bir sosyal medya kullanıcısı. Hem kullanıcı olarak Twitter’daki etkinliği başarılı hem de evinden verdiği “online” konserler ile yeni medya ile müzisyen ilişkisini kavramış görünüyor. Hoş, ben bu konserleri iyi bir ses aktarımı olmadığı, dolayısı ile müziğin kalitesini düşürdüğü için hiç tasvip edemedim. “Bu kadar mı kaygısız?” diye de düşünmedim değil.

Can Bonomo’yu hemen, herhangi bir müzisyeni takip ettiğim gibi izlerken Eurovision’a seçildiğinin duyurusu ile daha samimi bir takibe başladım. Hem kendisini, hem de sürecin gelişimini. Bu sene Türkiye için farklı bir Eurovision deneyimi olduğunu, olacağını düşünüyorum.

Önce kararın açıklanmasına bakalım. Daha ilk anda gazeteler “sürpriz isim” başlıklarını attı. Herkes çok şaşırdı. Hiç beklenmeyen biri seçilmiş. Üstelik kimse tanımıyor. Üstelik haber içeriklerine ve yorumlara bakarsak, TRT sanki bir şarkıcıyı/müzisyeni değil de; köşedeki marketin kasiyerini seçmiş. Öyle şaşırdık, öyle gösterdiler. Çünkü, nedense beklentilerimiz vardı. Spekülasyonlar üzerine “ya o gidecekti, ya bu”. Onlar gitmezse başarı hayal miydi? Bence tam aksi… Gerçi başarı ile kastettiklerimiz de farklı. Ondan da söz edeceğim.

Bu şaşkınlık sürerken, ya bazı “sanatçılar” açıklama yapma gereği duydu ya da birileri inadına sordu. Hepsi de sözleşmiş gibi “tanımıyorum” dedi. Sanki birileri bizimle hiç olmayacak birininin seçilmiş olmasına inanmamız için oyun oynuyor. O bir yana, beni rahatsız eden şey, bir müzisyenin bir diğerini tanımaması. Tamam, yeni ve genç bir isim. Herkesin henüz tanımasına imkan yok. Ancak bir meslek sahibi, mesleğindeki gelişmeleri takip etmez mi? Hiç mi bilmez yeni müzisyenleri, yeni eserleri veya gelişen her neyse. Ve nasıl bir cesarettir ki o; seçilen müzisyeni genç ve kendisi tanımıyor diye “Eurovision’a zaten benim gibi işinin profesyoneli adamların gitmesini desteklemiyorum. Amatörler gitmeli ki, onları da sevsinler. Onlar da şeker yiyebilsin” tadında bir yorum yapılabiliyor. Profesyonelliğin bu mudur? Yoksa ben mi çok yanlış anlıyorum?

Üstelik Can Bonomo sürprizi ile biraz geçmişe baktığımız zaman, bir dönem MFÖ, Kayahan, Ajda Pekkan gibi isimler gitmiş. Geçmişten bugüne bir Semiha Yankı kalmış. Sonra, Sertab Erener’e kadar gidenlerin kaçını tanıyorduk? Bugün kaçını hatırlıyoruz? Belki akılda kalan tek isim Şebnem Paker’i bile üçüncü olmasaydı hatırlamıyor olacaktık.

Tepkilerin en enteresanı ise, Can Bonomo’nun dini ile ilgiliydi. Müslüman olmadığı için Türkiye’yi temsil etmeye hakkı da yoktu. Çünkü biz ne dinle milleti ayırmayı biliyorduk, ne de ötekileştirme kavramından uzaklaşabilmiştik. Çünkü biz, insanları birey olarak değerlendirmeyi hiç öğrenememiştik. Herkes, hep “bizden” olsun istedik ama “biz” neyiz hiç bilemedik. Kendimizi kaybettik, bulamıyoruz…

Ben Eurovision’da Can Bonomo’yu destekliyorum. Çünkü o iyi bir müzisyen. Yukarıda koca koca dört paragrafta Can için gelen eleştirileri yazdım, yorumladım. Eleştirilerin hiçbiri de müziğine değildi. Bir tanesi “Bonomo iyi müzik yapmıyor”, “sesi kötü”, “Yaptığı şarkılar Eurovision’a uygun değil” demiyor. Hep başka şeyler. Oysa Eurovision bir müzik yarışması.

Hem çok önemsiyoruz. Her sene kim gitsin diye bin türlü tartışıyoruz. Hep bir birincilik bekliyoruz, kaybedince kahroluyoruz; hem de kazanmamız için gereken en önemli detay, müziği hiç konuşmuyoruz. (siyasi ilişkiler ve komplo teorilerini yok sayıyorum) İzledim Can’ın açıklama sonrası röpörtajlarını ve katıldığı birkaç programı. Adamın söylediği şey hep aynı “ben müzik yapıyorum”, “işim bu benim”, “başka bir şey bilmem” Hep müzik, müzik, müzik…

Medya’nın müzik konuşmaya en çok yaklaştığı an ise Eurovision’a Adele’nin katılacağı dedikodusu. Onda da, Adele katılırsa Can’ın hali ne olur diye üzülüyoruz. Bu bilgi muhtemelen dedikodu olarak katılacak ama eğer Adele katılırsa, Can Bonomo şakası yapıldığı gibi ezilmek bir yana, eminim aynı sahneyi paylaştığı ve böyle “önemli” bir yarışmada tanıştığı için gurur duyar. Ha, neydi? Müzik mi?..

Müziğine baktığımızda, kazanır mı bilmem ama sıralı albüm dinlemeyi hala sıkıcı bulsam da; farklı! Sözünü, müziğini kendisi yazıyor. Grubuyla düzenliyorlar. Betimlemelerden, farklı üsluplardan yararlanıyor sözlerinde. Hani ilk dinleyişte anlaşılacak gibi değil. Zaten herkesin anladığı, iş değil. Anlatacak sözü varmış. “seni sevdim / sen çekip gittin / şimdi ben çok yalnızım / niye beni terk ettin?” gibisini de yazmıyor. Müziğine baktığımızda, tamamen dijital bir altyapı yerine enstrüman sesleri duyuyoruz. Bir sentez yok ortada ama batı müziği ve bizim müziğimiz bir arada. Müziğin tek bir ortak dil olduğu vurgusu baskın. Hangi enstrüman, hangi ses gerek görülmüşse o var. Bence oluru budur.

Başarı dedim di mi yukarıda? Benim için başarı Can Bonomo’nun birinciliği olmayacak. O ancak bonus hanesine yazılır. Onun Bakü’de, tüm dünyaya “müzik” dinletmesi ise başarı olarak kalacak. Bu konuda tek endişem, TRT’nin ortaya çıkacak parçaya ne kadar müdahil olacağı. Geçen yıllarda Kenan Doğulu, Hadise, Mor Ve Ötesi, Athena, Yüksek Sadakat gibi tüm ülkenin tanıyıp bildiği, profesyonel ve başarılı müzisyenler katıldı. Bazılarının dinleyicisiyim. Eurovision şarkılarını dinlediğim zamansa,  her biri için düşündüğüm tek şey “bu bir X şarkısı değil” oldu. Bir tek Sertab’ın şarkısı o “Türk Eurovision şarkısı” kalıbından çok uzaktı ki; sonucunda birinciliği gördük. Tek beklentim, Can Bonomo’nun kendi müziğini yapabilecek özgürlüğe sahip olması…

Şimdi müzik falan bir yana; Sertab Erener illümaniti olduğu için birinci olmuş. Can Bonomo’nun da illümaniti olduğunu klibinde karolu zemin kullanması ile ispatlandı. Bu yüzden birincilik kesin.

Ama siz yine de artık Can Bonomo’yu tanıyın, müziğini dinleyin ve Eurovision bu kadar önemliyse, bu adamı destekleyin. Boş verin ününü, dinini, rakiplerini, amatörlüğünü… Sadece destek olun. Bu milli müsabakayı hep birlikte zaferle atlatalım!