Uzun zamandır yazacağım deyip de ertelediğim konular var. Bazen işim oluyor, yazamıyorum; bazen de hiç işim olmadığından yazmaya dahi üşeniyorum. Bu konu da onlardan biri işte. Aslında konunun arka planında çok fazla detay, kökünden çıkan çok fazla dal-budak var ama ben şimdilik sadece hitaplardan* bahsedeceğim. (* “hitap” umarım doğru sözcük seçimi olmuştur.)
Gördüğüm o ki insanlar birbirlerine Şülâle Hanım, Muraybin Bey derken; Huşmet Abi, Bumbir Abla derken, ve bilimum ek sıfatları kullanırken amaçları saygılı olmak, mesafeyi korumak. Ve hatta bana kalırsa “Aman, saygısız demesinler” diye kendini korumak.
Ben de bu duruma karşılık diyorum ki; “Hayır efendim, n’aalakası var?”
Kim koymuş bu kuralı, neden bu saygıdır? Hiç sevmediğim birine, abi desem ne olacak? Düşünsenize, babam yaşında adam, görmüş, belki geçirmiş; belki başka haltlar da karıştırmış. Benim nazarımda saygıyı hak etmiyor ama ilişkimiz o ki; ben onu hayatımdan çıkaramıyorum, pek laf edemiyorum, katlanmak zorundayım vs. Gün olmuş, arkasından konuşacak kadar da ukalayım; “Ulen şu Hiraşim abi de ne i.ne adam” diyorum. Adam selam verip hatır soruyorum,”İyiyim Bongoloz abi, ya sen nasılsın? ” diyorum. Ne abisi lan?
Tam aksi durumlar da söz konusu. Belgesu abla yine babam yaşında (aslında annem yaşında demeliydim kadın olduğu için ama..) Son derece bilgili, kültürlü, zeki, yardımsever bir kadın. Herkes de sever, sayar benim gibi. Hatta o kadar saygı duyuyorumdu ki; yanında osurmaya utanırım. Her halim, tavrım, sözüm belli eder saygımı. Çölenge abla da bunu anlar, “Bu velet saygılı” der. Beni sever, öper, okşar.. Şimdi ben bu kadına abla demesem, hanım diye hitap etmesem ne olur?
Neden önüme bu kurallar konuyor ve neden kişiliğime ilişkin karar verilirken (hangi hakla?) genel tavrım değil de kimin olduğu bilinmez, yazılı çizili olmayan spesifik verilerle değerlendiriliyorum? Zaten derdimin özü de bu “Toplum Kuralları” ve bunun gibi 100 yıl önce konulmuş kurallara neredeyse herkesin “Bu neden var?” demeden, sadece “uygula” emri aldı diye uygulaması.
Bu noktada belirtmeliyim ki bu bir asi duruş, baş-böbrek kaldırış değil. (Ama metal müzik dinler, siyah giyinirim. O ayrı) Ben, “Bu neden var?” sorusunu sorup, düşünüm kendimce vardığım mantıklı sonuçlara dair karar verdim.
Ha, şu var; gerçekten abla, abi gibi gördüğüm insanlara “ablam” diye seslenirim, ama yine de onlardan söz ederken yalnızca adlarını kullanmaktan çekinmen.
Bir de bu sıfatlarla ezberlenen isimler vardır. Mahallede, evde, okulda, diskoda, barlarda, kırlarda, hovarda… gibi bilimum ortamlarda o kişi hep “Abdûlkermit abi” diye anılır. Ben de öyle ezberler, alışırım genelde.
Geçici ve resmitet gerektiren iş ilişkilerimde, insanların bu konuda hassasiyetini bildiğimden özellikle bey/hanım hitabıyla “geri dur, adamı hasta etme” derim..
Son olarak; bütün Uğurlar abidir. O kadar.. Hepsi Uğur Abi..
bkz:
Uğur Şeker
Uğur Özmen
Uğur ‘vigo’ Özyılmazlel
Toplum kurallarını değiştirmek kadar zor bir şey daha yoktur. Örf, adet, din hepsinden etkilenen bu “yazılı olmayan” codesler sadece hayatımızın değil bizim de birer parçamız. Öyle kurallardan bahsediyoruz ki onlar Hammurabi’de bile vardı.
Gel gelelim, Türk toplumunun ilginç alışkanlıklarına (bunlara toplum kuralı demek pek uygun değil bence)Tanımadığım veya tanıdığım insanlara karşı hitap şeklim genelde “bakarmısınız” kadardır. Abi, abla, teyze, amca…bunlardan kaçınmak bu kadar kolay ve hiç yadırganmıyor. Kimse bana şeklî bir saygıyı dayatamaz, bu zaten yanlış olur (doğruyu yapmak da bir toplum kuralıdır, yalan söylememek, samimi olmak…) böylece çelişkiler de azalır.