facebook_boykotSon günlerce birçok Facebook kulanıcısı Gezi eylemleri sırasında yazdıklarımızdan dolayı bilgilerimizi hükümetle paylaşıyor diye Facebook’u türlü şekilde (reklamlara tıklamamak, hesabı kapatmak, statü olarak dilekçe yazmak vb.) boykot etmeye karar verdi. Boykot çoğu zaman etkili bir silah olsa da, bazen neyi boykot ettiğimizden yeterince emin olamıyoruz. İçinde bulunduğumuz günlerde de dezenformasyonların yarattığı kirlilik Facebook’u boykot etmenin yersiz ve hatalı olduğunu görmemize engel oluyor.

Boykotun en çok konuşulduğu günlerde Üstün Üzüm bu konuda detaylı bir blog  yazdı. Ben de her ilgili ile bu linki paylaştım. Her şeye rağmen boykotçuları görmeye devam ettiğim şu günlerde hem kaynak sayısını arttırmak hem de kendi görüşlerimi eklemek için bu yazıyı yazmaya karar verdim. 

1) Baştan mı kabul ediyoruz?

Aslında konunun önemli kısmı bu değil ama her şeyin başlangıcı olduğu için ik olarak kullanıcı sözleşmelerini konuşmak gerek. Facebook, Twitter, Google, Gmail, Hotmail, Yahoo ve dahi diğer tüm servisler üye olurken bize uzun bir kullanıcı sözleşmesi sunarlar. Ayrıca bir de gizlilik politikaları vardır. Bu belgelerde “gerekli şartlarda” (bunu yazının devamında açacağım) bilgilerimizin devletlerle paylaşacağı yazılıdır. Facebook’un sözleşmesinde ilgili bölümü buradan (Türkçe)  okuyabilirsiniz. Twitter daha büyük bir şeffaflıkla kiminle hangi bilgiyi paylaştığını bile rapor olarak sunuyor. Diğer servislerin kullanıcı sözleşmelerini de yeniden okuyabilirsiniz.

2) Bilgilerimizi neden paylaşıyorlar?

Bu önemli bir soru. Milyarlarca kişinin internete bağlandığını söylemeye lüzum bile yok. Bu insanların hepsinin birer sevgi pıtırcığı olduğunu iddia etmekse aptallık olur. En köklü terör örgütleri, uyuşturucu kaçakçıları, çocukları istismar edenler (tacizciler, çocuk pornocuları), sahte ilaç pazarlayanlar, kadını ticari bir malmış gibi kullananlar, silah tüccarları ve dahi fazlası örgütlenmek, iletişim kurmak ve faaliyetlerini sürdürebilmek için interneti (yani Facebook’u, Google’ı vs.) aktif olarak kullanıyor. Bu suçların kimi zaman önüne geçmek, kimi zamansa durdurabilmek suçun tespiti halinde kullanıcı bilgilerini devletlerle paylaşılır.

3) Herkesin bilgisini paylaşıyorlar mı?

Bu sorunun tam cevabı muallak olsa da “hayır”a daha yakın. Paylaşmalarını gerektirecek yasal bir zorunluluk yok. Bir anlamda kendi keyiflerine göre paylaşıyorlar. Çoğunlukla Amerika’da kurulu bu şirketler daha fazla özgürlük politikasını benimsedikleri için her bilgi talebini cevaplamadıklarını söyleyebiliriz. Ben ne kadar “keyfi” desem de, şirket içi politikalar bilgi paylaşılacak şartları yazılı olarak belirtmiştir. Eğer yukarıdaki şartlara uyan bir suç tespitine inanmazlarsa hiçbir bilgi paylaşılmaz. Twitter’ın şeffaflık raporuna baktığımızda da bugüne kadar Türkiye’nin hiçbir talebine yanıt vermediklerini görüyoruz.

4) Facebook Gezi’cilerin bilgilerini paylaştı mı?

Bu sorunun da gerçek yanıtını bilmek mümkün değil. Eldeki bilgilere baktığımızda ise gönül rahatlığıyla “hayır” diyebilirim. Öncelikle kimse bilgilerin paylaşıldığını iddia etmedi. ulaştırma bakanı Binali Yıldırım sosyal medya sitelerinden bilgi talep ettiklerini ve Twitter’ın işbirliğini kabul etmediğini söyledi. Bu da akıllarda Facebook’un bilgilerimizi paylaştığı fikrini oluşturdu ama Facebook’tan bu konuda yalanlama gelmesi de gecikmedi.

Geriye, kimin doğru söylediğini tahmin etmek kalıyor. Sürece bakıyorum;

  • İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun “müdahale olmayacak” dediği her gün, çoluk çocuk demeden polisin ağır müdahalesi ile sonuçlandı.
  • Başbakan Recep Tayyip Erdoğan günlerce “Camiye ayakkabıyla girip içki içmişler” dedi. Görüntüler onu yalanları.
  • Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, AB ülkeleri Büyükelçilerine camideki içki görüntülerini izlettiklerini söyledi, Büyükelçiler bunu yalanladı.

Şimdi, asıl işi trenlere bakmak olan “ulaştırma” bakanı internetle de ilgilenip “Facebook hepinizin bilgisini verdi” algısını yaratıyor. Facebook ise yalanlıyor. Ben bu noktada tereddütsüz Facebook’a inanıyorum.

5) Türkiye’de durum ne?

Yabancı sitelerin hiçbir yasaya bağlı olmadan ancak canı isterse bilgi vereceğini yazmıştım. Türkiye’de, yani yerli içerik sitelerinde ise durum bunun tam aksi yönde.  Türkiye’de barındırılan tüm siteler 5651 sayılı kanuna bağlı olarak tüm bilgilerimizi 6 ay süreyle saklamak zorunda. Türkiye lokasyonlu yer sağlayıcılar da (hosting) IP bilgilerimizi ayrıca saklamak zorunda. Aksi halde hukuki işlemler uygulanıyor. Aynı şekilde savcılık sudan bir sebeple dahi olsa IP bilgimizi istediğinde anında bilgileri paylaşmak zorunda. Kaçarı yok.

Özetlersek

Facebook, Google, Twitter vb. servisler tüm bilgilerimizi bizden aldıkları izinle, gerçekten bir suç unsuru olduğuna inandıkları zaman devletlerle paylaşıyor. Bu paylaşımlar bize zarar vermeye değil, aksine korumaya yönelik iç politikalarla kısıtlanmış durumda. Demokratik haklarını kullandığımız Gezi Parkı eylemlerine dair hiçbir bilgimiz (şu an bilindiği üzere) T.C Hükümeti’yle paylaşılmamıştır. Türkiye lokasyonlu siteler ise yasa gereği bilgilerimizi paylaşmak zorunda.

Ayrıca unutmamak gereken bir detay da Gezi Parkı direnişinin bu kadar hızlı büyümesinde, uygulanan şiddeti an be an görebilmemizde, yaralıya doktor, gözaltındakine avukat ulaşmasında, kayıp çocukların bulunmasında, ihtiyaç listelerinin anında parka ulaşmasında, gazın, gözaltının en yoğun olduğu yerlerin tespitinde iletişim aracı olarak en büyük rolü Twitter ve Facebook oynadı. Şimdi onlara nasıl sırtımızı dönebiliriz?